03 Mayıs 2023

Daşcılar

    
    Eğret'in kayıp ailelerinden biri de Taşçılardır. Daha doğrusu son dönemde Eğret'e gelip de burada yiten aile demek daha isabetli olur...

    19. Yüzyılın son döneminde Eğret'e geldikleri anlaşılıyor. 1904 Kütüğüne 'Taşçıoğlu Murat' diye kaydedilen aile reisinin doğum tarihi 1851... Buraya geldiğinde aklı eriyordu diye düşünürsek 1870'li yıllardan bahsediyoruz demektir.

    Taşçıoğlu Murat'ın doğum yeri boş bırakılmış. Eğretliler onlara 'Tekirdağlılar' yahut 'Tekiroğlu/Tekirler' dediğine göre Tekirdağ'da doğmuş olmalıdır. Mustafa ve Havva olarak ana baba adı kaydedilmiş, tabi Eğret'e ana babalarının yanında mı geldikleri hususunda bilgi de bulunmuyor. Belki de aile olarak geldiler, asıl 'Taşçı' diye lakaplanan kişi baba Mustafa idi... Bunların hiç biri malumumuz değil; biz bilinenlere tutunarak devam edelim...

    Taşçıoğlu Murat'ın iki kız kardeşini tespit edebildik. Bunlardan biri Fatma'dır ki Murat'tan iki yaş daha büyük görünüyor. Apdıramanların Hacı Emrullah'a varmış. Yirminci yüzyılda yaşayan Hacı Emrullah Onay'ın dedesi olan olan bu ilk Hacı Emrullah'ın Fatma Hanımdan sonra Emiraliler kızı olan ikinci bir eşi daha vardı. Malesef iki hanımından da çocuğu olmadı, ama konumuz bu değil...

    Murat'ın diğer kardeşinin adı Ayşe idi, fakat kayıtlar tutulduğu sırada hayatta olmadığı için doğum tarihini bilemiyoruz. Ayşe de Selimlerin Halil'e vardı. Bu Halil, Selimlerin Hacı Ali'nin oğlu ve Çolömerin babasıdır. Gelgelelim Çolömerin anası Ayşe hanım değil; O, Halil'in diğer hanımından... Tek eşlilik esastı; ama o vakitler iki hanımı olanlara da çokça rastlanıyordu... Ayşe Hanımın 1880 yılında bir kızı oldu, onun adını da Ayşe koydular. Bundan şunu anlayabiliriz, çocuğunu doğurduktan kısa bir süre sonra Ayşe Hanım vefat etti. Böyle tazeyken öksüz kalan çocuklara genelde anasının adını veriyorlar... Çolömerin öksüz kardeşi küçük Ayşe büyüyünce Himmetoğlu Osman'a verdiler... Ayşe her ne kadar Selimoğlu Halil kızı ise de, anası itibariyle Tekirdağlıydı; bu yüzden 'Tekirgızı' diye çağırırlardı. Onun sayesinde Himmetoğlu Osman'ın çocuklarına da Tekirgızılar denilecek...

    Taşçıoğlu Murat

    İki kız kardeşinden sonra Murat'a gelebiliriz... Terlemez Süleyman kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanım Terlemezhoca ve Memişahmetin halası olur... Yalnız Şerife Hanım, Tekiroğlu Murat'a gelmeden önce Akören köyüne gelin olmuş, Osman adlı birine varmıştı. Onun ölümü üzerine, kızı İsmihan yanında tay olarak köyüne döndü ve Murat ile evlendi... Çolömeri hatırladınız mı. İşte bu taygelen İsmihan da Çolömerin eşi olacaktır... Dahası var; yıllar sonra Çolömer ve İsmihan Hanımın torunu Seyrekbasan Mahmut Salman, Memişahmetin kızını alacak... Yeniden Terlemezlere dönüş...

    Konudan uzaklaşmayalım... Taşçıoğlu Murat ile Şerife Hanımın, 1886 yılında Mehmet ve 1889'da Ahmet adında iki oğulları oldu... 

    Mehmet, Gıdilerin Hasan Hüseyin kızı Gülsüm ile evlendi. Gülsüm Hanım ile Taşçıoğlu Mehmet'in daha önceden şöyle bir bağlantısı olabilir; Gülsüm'ün Fadime Ninesi ile Hacıemrullahın hanımlarından Şerife kardeşler... Diğer hanımı Fatma da Mehmet'in halasıydı... 

    Bu evlilikten çocuk yok. Gülsüm hanım hakkında  bugüne ulaşan bir bilgi bulamadım;  Gıdiler tarafından da bir bilgi bulunmuyor, hatta Gülsüm Hanımı bilen de yok... İhtimal o ki 1920 ile 25 yılları arasında çocuksuz olarak vefat etti... Kocası Taşçıoğlu Mehmet'e döneceğiz... 

    Mehmet'in küçüğü Ahmet ise Yılıkların Süleyman kızı Halime ile evlendi ve böylece Velciklerin Mustafa (Tahtalının babası), Cingenali ve Hatiboğlu/Gobakların Hüseyin ile bacanak oldular... Gobakların Hüseyin de ölünce karısı Sıntırhüseyine vardı; ama Ahmet, Sıntırla da bacanak olduğunu göremeyecek... Ahmet harbe giderken daha çocukları yoktu... Çanakkale'de şehit olduğu kayıtlara şöyle geçti: '1889 Afyon doğumlu Murat oğlu Ahmet; İkinci Kolordu, Onyedinci Alay, Birinci Tabur Piyade Eri iken; 11 Nisan 1915 günü Kerevizdere'de şehit oldu.'

    Ahmet'in şehadetinden sonra eşi Halime Hanımın akıbeti de bilinmiyor... 

    Şimdi Ahmet'in abisi Mehmet'e geri dönelim; eşi Gıdilerin Gülsüm vefat etmişti... Aynı dönemde evin büyükleri Taşçıoğlu Murat ve eşi Şerife Hanım da vefat ettiler...

    Taşçıların tek ferdi olarak kalan Mehmet, ikinci olarak Bekiralinin kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanım bir kaç yıl sonra doğacak Buydeycigadirin ablasıdır; çünkü bu evlilik 1920'lerin başında yapıldı... 1924 Yılında bir kızları doğunca, ona Satı ismini verdiler... Bu minval üzere beş altı yıl geçtikten sonra Taşçıların Mehmet 1930 yılında vefat etti...

    Son Taşçı da vefat etmişti; ama geride bir kızını bırakmıştı... Dul Şerife Hanım ile kızı Satı bu aradaki yılları nasıl geçirdiler bilemeyiz; lakin Satı 1948'de 24 yaşındayken vefat ediyor... Anası Şerife Hanım da o günlerde dul kalmış Keçinin Ali'ye varıyor, fakat kısa sürüyor bu evlilik... 1950 Yılında vefat ediyor...

Başta 'Eğret'e gelip de burada yiten aile' derken, bu kastedilmişti. Tekiroğluların macerası kısa sürdü; ama adını Himmetoğlu Osman'ın çocuklarına Tekirgızılar biçiminde yadigar bırakarak tarih sahnesinden çekildiler. Bu arada resmiyetteki Taşçıoğlu sülale adı; Mehmet öldükten dört yıl sonra kızı ve dul karısına 'DAŞÇI' soyadı olarak tescil edildi... 




02 Mayıs 2023

Haliloğlular

     
    1904 Yılında düzenlenen Eğret kütüğünde, Karamehmetoğlu sülale adıyla kaydedilmiş olan Ahmet oğlu Mehmet'in, yaklaşık yetmiş yıl önceki 1831 kayıtlarındaki karşılığını bulamadım. Lakin 1904 kütüğündeki konumu bizim için ipucu olabilir. Gödenler ve Veyisoğlu Ramazan haneleri arasına 28. Hane olarak kaydedilmiş... Veyislerle bağlantılı bu iki yan sülale arasında bulunması, evlerinin konumu ve evlilik bağlantıları da gözönüne alınınca, Haliloğluların Veyislere çok yakın olduğunu söylemek yanlış olmaz. Onların hikayesine geçelim...

    Evvela şunu belirtmek lazım ki Eğret'te çok 'Kara Mehmet' var... Eğer adın en çok kullanılan erkek isimlerinden biri olan Mehmet ise ve hafif de kavruk esmer isen, lakabın hazır; 'Garamehmet'i yapıştırıyorlar... 19. Yüzyılda yaşamış sekiz tane Kara Mehmet saydım. Bununla beraber Yahyaların Garamehmet, Selimlerin Garamehmet, Hacımahmutların Garamehmet gibi bir sülalenin içinde ferdi olarak lakaplananlar da bu sayının içindedir...

    1904 Kayıtlarında dört hane var ki bunlar ten renginden dolayı 'Garamehmet' denilmiş aileye benzemiyorlar. Burada Garamehmet sözünün sülale adı olduğu çok açık. Sevindirici olan şu ki, 1831 kayıtlarında da Karamehmetoğlu diye belirtilmiş dört kardeş var. Her biri yetmiş yıl sonraki Garamehmet çocuklarıyla eşleştiği o kadar belli ki.. Dört Garamehmet hanesinin ikisi Alicikler (Naymeler ve Kelçakır)dır. Diğeri Garapaçalar, sonuncusu da Haliloğlular... İşte konumuz o dört haneden biri olan Karamehmetoğlu Ahmet, yani Haliloğlulardır...

    Bir vukuattan dolayı Afyon'dan ayrılıp Eğret'e gelen dört kardeşten birisi olan Karamehmetoğlu Halil, 1800 doğumluymuş. 'Uzun boylu, kumral sakallı' diye tarif edilmiş, yani esmerlikten dolayı 'kara' lakabı takılmış değil... En büyükleri Ali de öyle, sarı sakallıydı. Sonradan Alicik lakabı verilen büyük abi, Gademlere bekar durmuş, onların kızını almış ve onların yurduna yerleşmiş...

    Karamehmetoğlu Halil ise Veyislere bekar durduğu, onların bir kızıyla evlenip Veyislerin yurduna yerleştiği tahmin ediliyor. Tahmin olarak söylemek zorundayız; çünkü Halil hakkında yirminci yüzyıla gelmiş bir bilgi yok. Buna karısının adı da dahil... Yalnız bildiğimiz, 1830 yılında bir oğlu olmuş ve adını Ahmet koymuş. Lakin o çocuk çok küçükken vefat ettiği kaydedilmiş.  Sonra bir oğlu daha olduğunda yine Ahmet adını vermiş ve bu Ahmet hayatta kalmış... Bugünün Haliloğlularına bizi getirecek olan bu ikinci Ahmet'tir...

    Karamahmetoğlu Ahmet ve eşi Fatma Hanım hakkında adlarından başka bilgimiz yok. 1904 Kayıtları düzenlenirken hayatta değillerdi. Onların varlığını çocukları sayesinde anlıyoruz. Bu çocukların ikisi kız biri oğlan; büyükten küçüğe isimleri Mehmet, Fadime ve Havva...

    Büyük kızı 1881 doğumlu Fadime, ilk Coruksüleymanın oğlu İbrahim'e vardı. Namı yirminci yüzyıla yayılan Coruğun anası, Köribanın da ninesi olur... Aslında sadece bu evlilik bile iki sülalenin evleri neden sırt sırta olduğunu açıklamaya yeter; yine de bu konu üzerinde biraz durmak gerekiyor... Fadime'nin kaynanası Ayşe Hanım, Veyisler/Daldalların kızıdır; diğer kardeşleri sebebiyle Coruksüleyman, Hadımoğlu İbrahim ve Çorcalıoğlu Yusuf (Dönelerin atası) bacanak oldular... Fakat Ayşe Hanımın önceki eşinden yanında tay gelen Fadime'yi de Hadımoğlunun kardeşi Şeherlioğlu Ali'ye verdiler... Garamehmetoğlu Ahmet'in büyük kızı Fadime Corukoğlu İbrahim'e varmakla sağlanan bütün bu bağlantılar ileride lazım olacak... 

    Küçük kızı Havva ise 1885'te doğdu. Önce Gıdilerin Mehmet'e vardı. Çocukları yoktu, eşi 1912 yılında Mora'da şehit oldu. Aynı yıl bu durumu, yani dul kaldığını belgelemek için mahkemeye başvurdu. Şahitlerle eşinin vefat ettiğini belgelendirdikten sonra, o sırada kendisi gibi dul kalan Tenikecinin babası İsmail'e vardı... Bu ikinci evliliğine de mim koyalım... Haliloğluların evin ucunda ve Tenikecinin evin karşısında bir oda var. Eskiden Haliloğluların Oda derlermiş, son zamanlarında Töbder diye adlandırıldı. Sözünü ettiğimiz evlilikten sonra bu odaya 'Havaların Oda' demeye başlamışlar. Bu isim değişikliğine sebep olarak Garamehmetoğlu Ahmet'in küçük kızı Havva Hanım gösteriliyor...

    Hacı Garamehmet

    Oğlu Mehmet, iki kızın da abileridir; 1871 yılında doğdu. Mutlaka sülaleye adını veren Garamahmet diplerde bir yerde varmıştır. Bununla beraber torun Mehmet'e de 'Garamehmet' diyorlar. Hacca gidip geldikten sonra tam olarak lakabı 'Hacı Garamehmet' oluyor... Köyde Hacı Mehmet de, Garamehmet de çok olunca; ayırdetmek için böyle bir lakaplamaya gidiliyor... Torunları Onu 'Eğret'te Hacca giden ilk kişi' diye tarif ediyor, bunun abartılı bir tanımlama olduğu çok açık. Belki Gamehmetlerin ilk hacısıdır...

    Garamehmet, daha hacca gitmeden Hacımahmutlardan Mehmet kızı Hatice ile evlendi. Hatice Hanım Tenikeci ile Takguşun halasıdır... Ayrıca Hatice'nin bir de Zele adında ablası vardı, O da Süleyman Emmisinin oğlu Mehmet ile evlendiği için; Garamehmet, Yılıkların atası Mehmet ile bacanak da oldu...  Tamam Hatice'nin babası Hacımahmutlardan, ya anası? Anası Şerife Hanım da Veyislerin Ali kızı olup, Delimamın kardeşidir... Haliloğluları Hacımahmutlarla Veyislere rabteden bu kadın 1944 yılında vefat etti...

    Hatice Hanım ile Hacı Garamehmetin üç kızı ve üç oğlu dünyaya geldi. Kızlar büyük, üç oğlan ise küçükleridir. Yaşlarının sırasına onların isimleri; Fatma, Gülsüm, Azime, Halil, Ali Osman ve Şükrü...

    Kızlarının büyüğü Fatma 1897 yılında doğdu. Henüz gelin olma fırsatı bulamadan vefat etmiş. O öldüğünde, ortanca oğlan kardeş Ali Osman'ın daha doğmadığı anlaşılıyor... Ortanca kızı, 1899 doğumlu Gülsüm, Takgasların Hasan'a vardı. Berberhüseyin, Abdullah Öncül, Şükrü Öncül, Mehmet Öncül ve Posdeciırmızanının analarıdır; 1935 yılında vefat etti... Küçük kızı Azime ise 1902 yılında doğdu. Kütükte evlilik kaydı bulunmuyor; ama Garamehmetin hayattaki torunları, Sakalara giden bir halalarının olduğunu hayal meyal hatırlıyorlar. Sözünü ettikleri hala, Azime Hanım olabilir; yalnız net olmayan bu bilgiyi teyit edemedim... 

    Oğlanlar yaş sırasına göre ayrı ayrı incelenecekler; ancak en küçüklerinden başlayalım. 1916 Yılında doğan Şükrü, oniki yaşına geldiğinde 1928'de vefat etmiş...

    Hacı Garamehmet Oğlu Halil

    Şimdi gelelim Hacı Garamehmetin oğluna... Büyük oğlu Halil, 1904 yılında doğdu. İlk oğluna neden bu ismi verdiğinin cevabı yukarıda. Yüz yıl kadar önce Eğret'e gelen dedesi Garamehmetoğlu Halil'in adıdır...

    Cihan Harbi başladığında Halil daha 10 yaşında olduğu için, o dönemin feceatini yaşamadı. Gel gör ki biri bitse biri başlıyor, savaş kervanının sonu gelmiyordu. Delikanlılık çağında Halil'i, Kuvayı Milliyeye katılmış olarak görüyoruz. 1921 Yılında Yunan Eğret'e geldiğinde ise artık düzenli Türk Ordusunun bir neferiydi. Genelkurmay kayıtlarına göre birliği; 11. Fırka, 70. Alay, 2. Tabur, 7. Bölük olarak görünüyor. 25 Temmuz 1921 günü Çalışlar Harbinde şehit olduğu belirtiliyor. Fakat bir başka kayda göre, bu tarihten yaklaşık bir ay sonra, 30 Ağustos 1921 günü Sakarya Muharebesinde Beştepeler Mevkiinde şehit olmuş... (Genelkurmay kayıtlarına göre, Eğretli Mehmet oğlu Halil 1899 doğumlu görünüyor. Kütükteki tarih ne olursa olsun, şehit olduğunda 22 yaşında olması daha mantıklı...)

    Bir hususu tekrar vurgulayıp bu sayfayı kapatalım... Halil'in geride bıraktığı bir eş ve çocuğu yoktu, henüz evli değildi çünkü... Yani Garamehmetlere Halil'den dolayı 'Haliloğlular' denilmiş değil. Hatta şimdiki sülale mensupları dahi şehit Halil'den haberdar değiller... Daha önceden halk arasında böyle lakaplandıklarını, dipte bir Garamehmetoğlu Halil dede bulunduğunu söylemiştik...

    Haliloğluların Ali Osman

    Halil şehit olduğunda çoluğu çocuğu yoktu; ama dokuz on  ve beş altı yaşlarında iki kardeşi vardı. Yedi sekiz yıl sonra 1928'de en küçükleri Şükrü de ölünce Ali Osman tek kaldı... 

    Hayatta kalan tek oğlan çocuğu olan Ali Osman, 1911 yılında doğdu. Tenikecilerin İsmail kızı Kezban ile evlendi. Hatırlanacağı üzere Havva Halası sonradan kayınpederi İsmail'e varmıştı; ama Kezban Hanım, halasının kızı değil merhum Hesna Hanımın kızı, yani Tenikecinin kardeşidir...

    Haliloğluların bugüne ulaşmasını sağlayan Ali Osman ve Kezban Hanımın Şükrü, Fatma, Mehmet Ali ve Mevlüt adında bir kızıyla üç oğulları oldu... Uzun yıllar sonra Kezban Hanım 1970'te ve Ali Osman 1980 yılında vefat ettiler...

    Tek kızları Fatma 1933 yılında doğmuştu, beş yaşındayken vefat etti... Mehmet Ali de 1940'ta doğdu, lakin O daha az yaşadı ve 1943'te öldü... Hayatta kalan iki oğluna bakalım...

    Şükrü Kanat
    Büyük oğulları Şükrü 1931 yılında doğdu. Üç yıl önce vefat eden emmisinin adını vermişler... Şeherlioğlunun kızı Zehra ile evlendi ve Kelahmetlerin Arzıman Azbay ile bacanak oldular... Şeherlioğlular ile ilgili bağlantıya daha önce değinmiştik, burada bir husus daha var. Zehra Hanım annesi itibariyle Gambırariflere dayandığından, yine bir Hacımahmutlar-Veyisler-Haliloğlular üçgeni oluşmuş oldu...

    Şükrü ile Zehra Hanımın bir kızı ve iki oğlu oldu; Hatice, Ramazan ve Ali Osman... 1951 Yılında doğan tek kızları Hatice, Poyrazmehmet eşidir... 

    Büyük oğlu Ramazan, Posdeciırmızan kızı Gülsüm ile evlendi. Burada Ali Osman dede ile Gülsüm Ninenin kardeş olduğunu hatırlayalım... Ayrıca bu evlilikle Ramazan; Tenikecinin torunu İsmail Seçen ve İresilhocanın Mustafa Ayas ile bacanak oldular... Bir oğluyla bir kızları var. Kızı Kezban, Eskişehirli bir beyle evlenmiş ve orada oturuyorlar. Oğlu Şükrü de Anıtkaya dışından Esma ile evlenmiş, iki kızı var... Ramazan halen, kah Antalya'da kah Afyon'da ikamet ediyor...

    Küçük oğlu Ali Osman, Değirmenayvalılı Samiye ile evlendi. Erdoğan, Bilal ve Emre adlarında üç oğlu var; üçü de Anıtkaya dışından hanımlarla evliler. Erdoğan'ın bir oğlu bir kızı; Bilal'in bir kızı; Emre'nin bir oğlu var ve Afyon'da oturuyorlar...

    Haliloğluların Şükrü Kanat 1993 yılında vefat etti. Eşi Zehra Hanım ise 2006 yılında vefat etti...

    Mevlüt Kanat
    Ali Osman'ın küçük oğlu Mevlüt, 1942 yılında doğdu. Tekelilerin Danagafanın kızı Ayşe ile evlendi. Delibıdığın Mustafa Soylu, Kesginin Şuayip İdi ve Turabilerin Süleyman Külte ile bacanak oldular... 

    Erken dönemde İzmir'e yerleşen Mevlüt'ün Mehmet ve Müşerref adını verdikleri bir oğluyla bir kızı oldu.  Kızı Müşerref Anıtkaya dışından bir beyle evlendi.

    Tek oğlu Mehmet, ismini aldığı Garamehmetoğlu Hacı Garamehmetin yadigarı gibidir. Zira şu durumda sülaleye Haliloğlular desek, Halil yok; Garamehmetler desek, Mehmet yok... derken buna Mehmet adını vermişler... 

    Mehmet, Körhocanın Terzimevlüt kızı Ümmühan ile evlendi. Tekrardan Veyislere dönüş... Bu evlilikle Kelahmetlerin Ahmet Azbay, Hassönlerin Mehmet Koç ve Mardakların Halil oğlu Ahmet Saki ile bacanak oldular...  Önce Kezban Ninesinin adını verdiği bir kızı olduysa da tazeyken vefat etti. Sonra doğan kızına Tuğba ve oğluna da Mevlütcan adını verdiler. Onlarla birlikte İzmir'de yerleşikler...

    Bitirmeden önce Ali Osman Kanat'ın bilinmeyen bir evliliğini de zikretmek lazım... Hatırlanacağı üzere eşi Kezban Hanım 1970'te vefat etmişti... O sırada Ayşe adında bir kadınla kısa süren bir evliliği var. Karacahmetli olan bu kadına 'Uzun Ayşa' derlermiş. Ayvaz/Dellal Ahmet Uysal'ın yakını olduğu söyleniyor, annesi de olabilir... Önce Kirpitçilerin Körhalil eşiymiş, ayrılmışlar... Bu yaşlı hallerinde iki insanın evliliği yalnızlık korkusundan olsa gerektir. Zaten resmiyete de yansımayan bu evlilik, dediğimiz gibi kısa sürmüş; zira Karacahmetli Uzunayşa 1976'da vefat etmiş...

    ***

    Garamehmetlerden Haliloğlulara uzanan bu sülaleyi açıklamaya çalışırken, çok fazla yan yollara girdiğimin farkındayım. Zikrettiğim diğer sülale isimlerinin fazlalığı kafaları karıştırmasın. Baştan itibaren adı geçen Coruklar, Şeherlioğlular, Hadımoğlular, Hacımahmutlar, Veyisler, Delimamlar, Tenikeciler, Gambırarifler, Takgaslar vs... Hepsi aynı aralığın evleri... Evlerin komşu olması zaten akrabalığa işaret eder de... Burada komşular arasında yapılan evliliklerin akrabalıkları pekiştirdiği anlaşılıyor...



30 Nisan 2023

Hacımahmutoğlu Hüseyin

     
    Hacımahmutları bitirirken önemli gördüğüm iki hususu tartışmak ve sonrasında sülalede gözlemlediğim bir gediği doldurmak istiyorum.

    Bu yola çıkarken bir hikaye dinlemiştim, önce onu arzedeyim... Fi tarihinde Hacımahmutlardan biri, Veyislerden bir kızla evlenmiş. Ne damadın hangi Hacımahmutoğlu olduğu biliniyor, ne de gelinin hangi Veyisoğlu kızı olduğu... Kişiler ve zaman belirsiz, yer ve olay net... Bunların beş tane kızı olmuş... İnsanlar böyle bir durumu şimdi bile sorun ediyor, o zaman neler yaşandı kim bilir... Kızların anası fırında çayda sürekli küçümser bakışlara maruz kalır, kendi kendine dertlenir dururmuş. Amma bunun bir çaresi yok ki, sabretmekten başka elinden bir şey gelmezmiş... Elalemin ettiği neyse de, yakınlarının tekazesi daha çok koyar olmuş. Artık eltileri mi, yoksa sülalenin diğer kadınları mı... Hacımahmutlardan bazı kadınlar buna gelip 'Oğlan çocuğunuz yok, bütün mal mülkünüz bize kalacak.' diye damarına damarına basarlarmış... Kadın işin mal mülkünde değil, ama oğlu olmadığını yüzüne vurup durmaları canına tak etmiş... Varmış kocasına, 'Kimi istiyorsan söyle, sana onu alacağım' diye diretmiş.. Adam 'Git yanından' filan dese de kadın kararlı... Nihayetinde kocası kimi istediyse, gitmiş kendi elleriyle onunla evermiş... Adamın bu ikinci karısından da dört kızı daha olmuş... 

    Belirsizliklerle dolu bu hikayenin mutlaka gerçeğe bakan tarafları vardır. Olay ne zaman yaşandı bilmiyoruz, dokuz kızın adlarını ve akıbetini bilmiyoruz, ana babalarının adlarını bilmiyoruz; bildiklerimiz yukarıda...

    Hikayeden gerçeğe geçelim... 1831 Kayıtlarında iki Hacımahmutoğlu hanesi bulunuyordu. Bunların ilki Hacımahmutoğlu Mehmet hanesiydi ki, hane reisi Mehmet Ağa 70 yaşında bir piri faniydi. Öldüğünde ise 80 yaşını geçmişti. Terekeden anladığımız iki oğlu iki kızı vardı; Ali, Meryem, Mahmut, Ayşe... Mahmut'un çocukları günümüze Hafız Mehmet, Manda Ahmet, Ayı Mevlüt ve Garaçaylı olarak geldiklerini gördük... Büyük Ali'nin ise 1813 doğumlu Mehmet adında bir oğlu vardı. Yani dedesi öldüğünde 30 yaşındaydı, büyük ihtimal çoluk çocuk sahibiydi. Hatta Fatma Ninesi kendi payına düşen koyunların yarısını ona bağışlamıştı... Gariptir, 1843 yılı sonrasıyla ilgili Hacımahmutoğlu Ali ve oğlu Mehmet hakkında en ufak bir bilgi bulunmuyor... Ne dersiniz, Veyislerin kızıyla evlenen ve dokuz kızı olan hikaye kahramanı; Hacımahmutların Ali oğlu Mehmet olabilir mi?

    ***

    Tartışmak istediğim ikinci husus yine bir söylentiye dayanıyor. Hacımahmutlar mensubu bir kaç kişiden aynısıyla işittiğim bu söylentinin anafikri şu: Aslında Hacımahmutlar bu kadar kalabalık değildi. Manavlar, Çolağüseyinler, Sakızcılar, Yılıklar, Gambırarifler, Telliler vs. bunların Hacımahmutlarla alakası yok. O sırada Muhtar olan Hacımahmutlardan bir Dede, görevli memura 'Şurayı şöylece Hacımahmutlardan diye yazıver...' deyince memur da o aralıkta oturan herkesi Hacımahmutoğlu diye yazmış. Bundan dolayı Hacımahmutlar bu kadar kalabalık görünür...

    Bu söylentiyi doğru kabul edersek, bizim Hacımahmutlarla ilgili yazdığımız her şey boşa gitti demektir. İşin aslı öyle mi acaba... 

    Her söylenti, efsane, menkıbe tamamen uydurma olmadığı gibi büsbütün gerçek de değildir. Bunun da gerçeğe işaret eden yanları vardır, hiç itibar edilmemesi gereken tarafları olduğu gibi... Önemli olan doğru ile yanlışı birbirinden ayıklamak. Onu yapmaya çalışacağız...

    Evvela, böyle bir olay yaşandığı doğrudur. 1904 Yılında Eğret nüfus kütüğü düzenlendiği sırada Muhtar Hacımahmutoğlu Mehmet'tir. Hafızın Dedesi olan Muhtar, Söğütcük aralığına sıra gelince, olduğu gibi Hacımahmutlardan yazılmasını istemiş olabilir. Çünkü Muhtar görevliye kılavuzluk yapacak, ilgili hane reisini çağırıp hanedeki kişilerin düzgün ve doğru biçimde kaydedilmesini sağlayacak. Gerektiğinde kimin kimlerden olduğu hususunda    bilirkişi olacak... Bu yüzden kolaylık olsun diye bir bölgenin Hacımahmutoğlu olarak belirlenmesinden doğal ne olabilir ki... Şu kadar var ki, Onun 'Şurayı şöylece Hacımahmutlardan diye yazıver...' dediği hanelerin tamamı, gerçekten Hacımahmutlardandı. Bunun böyle olduğunu, şu an sülalenin en yaşlısı olan Deliali de doğruluyor. Sadece bazılarının 'bi göynek içerde, bi göynek dışarda' olduğunu söylüyor, yoksa hepsi de Hacımahmutlardanmış... Bir an için söylentinin doğru olduğunu, yani 1904 Muhtarının ifadesine binaen yanlışlıkla Hacımahmutoğlu diye yazıldıklarını düşünsek bile; aynı yanlışın otuz yıl sonra Hafız tarafından sürdürüldüğünü de kabul etmemiz gerekir. O zaman bu kadar bariz bir yanlışa elbette birileri itiraz etmesi gerekirdi. Böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, yukarıda sayılan sülalelerin tamamı Hacımahmutlardandır...

    Hacımahmutlardan olmadığı düşünülen sülalelerin, 1831 Kayıtlarındaki ikinci Hacımahmutlar hanesi olan Hacımahmutoğlu Ahmet çocukları olduğu, her birini incelediğimiz bölümlerde ispatlandı. Şimdi bir adım daha ileri gidip, çok bilinmeyen başka bir Hacımahmutoğluna bakacağız.

    ***

    Hacımahmutoğlu Hüseyin

    Hatırlanacağı üzere 1846 yılında Fadime Nine, kırk koyununu iki torununa yirmişer tane bağışlamıştı. Bu iki torunundan biri Topal Ali'nin oğlu Mehmet, diğeri de Mahmut'un oğlu Mustafa idi... Mustafa'nın bir de Hüseyin adlı kardeşi olduğundan yola çıkarak, Fadime Ninenin torunları arasında ayrımcılık yapmış olabileceği de akıllara düşmüştü hatta... Oysa durum farklıydı; o sırada küçük torunu Hüseyin ölmüştü, bu yüzden tek kalan Mustafa'ya yirmi koyunu birden verdi... Bu olaydan beş yıl sonra Mehmet adını verecekleri bir torunu daha olacaktı; ama o zaman Fadime Nine hayatta değildi. İşte o Mehmet, 1904 yılının Muhtarı; Hafız, Manda, Ayımevlüt ve Garaçaylının dedeleridir... Peki Mustafa Abisine ne oldu? İşte bu da Onun hikayesi...

    Kestirimden gideceğiz, çünkü araları dolduracak yeterli bilgi bulunmuyor... Kendisi 1826 doğumlu olan Hacımahmutoğlu Mustafa, bir oğlu olduğunda küçükken ölen kardeşinin adı olan Hüseyin ismini verdi. O Hüseyin de aslen Hicaz'dan getirilen Arapselimin kızı Hanife ile evlendi. Anası Hacılar/Yetimlerden olan Hanife Hanım, Araparif (Arif Zenger), Arapşükrü (Şükrü Zenger) ve Arabırmızan (Ramazan Tetik)in halasıdır. 

    Hanife Hanım ile Hacımahmutoğlu Hüseyin'in dört çocuğu oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri, Kezban, Hasan Hüseyin, Fadime ve Azime'dir... Bu kayıtlar tutulmaya başlanmadan hemen önce çocukların babası Hüseyin vefat etmiş... Hanife Hanım dört çocuğuyla dul... 

    1899 Doğumlu Fadime, dokuz on yaşlarındayken vefat etti. Hasan Hüseyin ise, 1893 yılında doğmuş. Evlilik kaydı bulunmuyor, yaşı göz önüne alınırsa Cihan Harbinde kaldığı düşünülebilir... Geriye kaldı Kezban ile Azime...

    Kezban, kardeşlerin en büyüğü; 1888 yılında doğdu. Dedesi Arapselime izafeten 'Arapkızı' diye lakaplandı. Önce Himmetoğlu/Tekirgızıların Kelhasan ile evlendi. Eşi Çanakkale'de şehit olduğunda kendisi dul, oğulları Kadir ve Ömer yetim kaldı. Kadir zaten hastacaktı, hemen öldü. Ömer yaşadı, ileride Gambırömer diye bilinecektir. Sonra Bolvadinli Çakalbekire vardı. Bekir de Omarcıklardan Ümmühan Hanımdan dul kalmıştı ve üç öksüz de onda vardı: Emine, İlyen'e gelin gitti; Kezban, Samancı İsmail eşi oldu; Mustafa ise Yenimısdık... Neyse Arapkızından uzaklaşmayalım, Bolvadinli Kelbekirden Halil ve Ali Osman adında iki oğlu daha oldu. Ali Osman Haykır, 'Çulluların Köralosman' yahut 'Alosman Çavuş' diye bilinirdi... Son dönemlerinde 'Arap Nine' diye bilinen Kezban Hanım, Altındişinhasanın evin ardındaki evinde uzun yıllar tek başına yaşadı. 1970 Yılında vefat etti...

    1900 Yılında doğan küçük kızı Azime ise Şaşdımhalil ile evlendi. Ömer adında bir oğlu dünyaya geldikten sonra vefat etti. Oğlu ileride Uykucuömer olarak bilinecektir...

    Bu çocukların anası Arapselimin Hanife, Körselimlerden Gılindir Mustafa'ya vardı. Orada 1917 yılında kendi adını (Hanife)verecekleri bir kızı doğdu. Kendisi, kardeşi Arapselimin İbrahim'in evinde 1931'de vefat etti. Kızı Hanife ileride Musluların Çürükyusuf eşi olacak, Yusuf'un ölümünden sonra Arapşükrüye varacaktır. Muhittin Zenger'in anasıdır...

    Neticede, Hacımahmutoğlu Hüseyin'den bugüne kalan bir yadigar yok gibi görünüyor. Amma Gambırömer, Halil Haykır, Köralosman karınkardeşler ve Hacımahmutların Hüseyin torunudurlar... Uykucu da onlarla teyze çocuğu ve aynı şekilde Hacımahmutoğlu Hüseyin'in torunudur... 

    Hikayeleri, menkıbeleri ciddiye almalı mı, almamalı mı... O konu tartışılır; ama şu bir gerçek, Hacımahmutlar zannedildiğinden daha geniş bir sülale...



28 Nisan 2023

Garaçaylı


     Hacımahmutoğlu Mahmut'un en küçük oğludur, 1920 yılında doğdu. İsmini Kazım koydular. 'Garaçaylı' lakabıyla bütünleşti ve bu lakap ailesine sülale adı oldu. Böyle lakaplanmasına sebep olarak bir şeyler anlatılıyor; ama bunlar yorumdan öteye geçip bilgi seviyesine yükselmiyor.

    Garaçaylı Kazım 1940 yılında İşofun kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım hafif esmerliği sebebiyle 'Gara Emine' diye çağrılırmış. Bunu dayanak yapıp, 'Garaçaylı' lakabının asıl adresi olarak Garaemineyi gösterenler de var. Yine de bu, lakabın gerekçesine bir açıklama olmuyor...

    Emine Hanım, Dombeyli ile Sağırisanın kardeşi oluyor. Annesi itibariyle Yörüğoğlulara dayanır, Aliefe ve Halilefe dayısı olur... Daha derine inersek, İşof ve hanımını ninelerinin kardeş olduğunu görüyoruz; Onlar da Eyüplere kadar gidiyor. Hacımahmutlar, Eyüpler, Yörüğoğlular irtibatı Hafız Mehmet konusunda yoğun olarak karşımıza çıkmıştı. Aynı yoğunluğu Garaçaylılarda da göreceğiz.

    Hacımahmutların Kazım, Emine Hanım ile evlenince; Çolakların Ömer Kurt, Selimlerden Keçimehmet ve Hassönlerden Gecegondu ile bacanak oldular... Dört oğlu ve iki kızı, toplam altı çocukları oldu: İbrahim (Şaban), Muhittin, Melahat, Asım, Mahmut, Şerife...

    1947 Yılında doğan büyük kızı Melahat, Ayımevlüt Emmisinin oğlu Ahmet Öztürk eşidir. Çocuklarının en küçüğü, 1955 doğumlu Şerife ise Uykucunun Ahmet Şen'e vardı... Hacımahmutlar, Amcalar, Şaşdımlar üçgeni ayrıca ele alınmaya değerdir; şimdilik Uykucunun anası Hacımahmutlardan olduğunu hatırlatmakla yetinelim...

    İlk çocukları İbrahim 1941 yılında doğdu. Bu ismi vermelerinin sebebi, Garaçaylının erken yaşta vefat eden İbrahim Sami abisi olduğu düşünülüyor. Yalnız bu resmiyetteki adıydı, Şavban Ayında doğduğu için çocuğa Şaban derlermiş. Bununla beraber İbrahim/Şaban çok yaşamıyor, iki ikibuçuk yaşında vefat ediyor.

    Muhittin Öztürk

    Garaçaylının ikinci oğlu 1945 yılında doğdu. Muhittin ismini koymalarının sebebi asker arkadaşının adı olmasıymış. Anıtkaya Ağzında 'Garaçaylının Mıddin' diye billinir... Halilefenin kızı Şengül ile evlendi. Halilefenin ninesiyle İşofun ninesi kardeş olduklarını hatırlayalım...

    Şengül Hanımla Garaçaylının Muhittin'in; Eren, Kazım ve Halil adlarında üç oğlu oldu... Onlara geçmeden evvel kızından bahsedelim. Kız çocukları güzellikleri bakımından Ay'a benzetilir. Bu yüzden, nasıl ki ilk erkek çocuğa 'İlker' adı veriliyorsa; ilk kız çocuğa da 'İlkay' derlermiş. Bunların da 1966 yılında bir kızları olunca 'İlkay' adını veriyorlar. Fakat İlkay bir süre sonra vefat ediyor... Artık bundan sonra kızları olmayacak...

     1968 Yılında doğan büyük oğlu Eren'i biz 'Yalçın' adıyla bilirdik. Okulda Eren olduğunu  öğrendikten sonra buna alışmamız epeyce vakit aldı. Yörüğoğluların Lütfi Tüplek Dayısının kızı Fadime ile evlendi. Çakırların Osman Erdem, Hassönlerin Candırmahalil oğlu Hasan Omak, Mardaklardan Ahmet Saki ve aslen Irafanlardan Bayramgazili Ergün ile bacanak oldular... Erken dönemde Afyon'a yerleşti, yalnız Anıtkaya'dan hiç kopmadı. Bir yandan esnaflık yaparken, diğer yandan sporla uğraşırdı. Daha köydeyken iyi futbol oynardı, bunu -amatör/profesyonel- Afyon'da da sürdürdü... Diğer yandan kronik böbrek problemiyle cebelleşiyordu. Kapalı ortam sağlığına iyi gelmediği için dükkanı kapattı. Baba mesleği şoförlüğe eğilip, hafif servis işleriyle meşgul oldu... Rahatsızlığı ağırlaşıyordu, babasından böbrek nakli yapıldı... Bu arada bünyesi alabildiğine hassaslaşmıştı... 2020 Yılında Covid fırtınası estiği günlerde bu dünyaya veda etti...

    Ortanca oğlu Kazım, Garaçaylı dedesinin adını almış; 1969 yılında doğdu. Yörüğoğlulardan Sait Tüplek Dayısının kızı Elveda ile evlendi. Dendenin Nebi oğlu Osman Tüblek ile bacanak oldular... Bir müddet Afyon'da minibüsle dolmuş/servisçilik yaptıysa da orayı pek sevmedi, Anıtkaya'da yaşıyor... Muhittin ve Onur adlarında iki oğlu var. Muhittin, Sağırlardan İbrahim Sancak kızı Ayşegül ile evli...

    1975 Yılında doğan küçük oğluna, Halilefe dedesinin adını vermişler. Afyonlu Şerife ile evlenen Halil'in Anıl adında bir oğlu var. Afyon'da minibüsüyle servisçilik yapıyor ve orada yerleşik...

    Garaçaylının Muhittin, uzun süre Anıtkaya-Afyon arasında yolcu taşımacılığı yaptı. İki minibüs alarak Belediye de bu sektöre girince, Afyon'da hat minibüsü olarak çalışmaya devam etti. Sonra bu işi oğlanlara bırakıp kendini emekli etti. Bir seçim döneminde Anıtkaya Belediye Başkanlığına aday oldu, sonra o işlerden de elini çekti. Halen Afyon'da yaşıyor...

    Kel Asım

    Garaçaylının ortanca oğlu Asım, 1949 yılında doğdu. İsminin hikayesi bilinmiyor, yalnız 'Kel Asım' diye lakaplandı...  Keçimehmetin kızı, yani teyzesinin kızı Şükran ile evlendi, öteki teyzesinin oğlu Beytullah Omak ile bacanak oldular... Koyunculuk ve sonra minibüsçülük yaptı. Anıtkaya'nın en son bireysel minibüsçüsüdür dense yeridir...

    İlkay, Erdoğan, Kazım ve Emine adlarında iki kızı ve iki oğlu oldu. Anası ile babasının adı çocuklarında.... Büyük kızı İlkay, öğretmen meslektaşı Ödemişli Yusuf ile evlendi. Küçük kızı Emine ise Kalpsizin oğlu Mehmet Ali Tok eşidir....

    Asım'ın büyük oğlu Erdoğan, 1971 yılında doğdu. Erken dönemde İzmir'e yerleşti, Olucaklı Dilek ile evlendi. Asım ve Şükran adlarında bir oğluyla bir kızı var ve halen İzmir'de yaşıyorlar... Küçük oğlu Kazım ise 1977 yılında doğdu. Yonuzların İsmail kızı Sibel ile evlendikten sonra İzmir'e yerleşti. Ecem Şükran ve Görkem adlarında bir oğluyla bir kızı var ve İzmir'de yerleşik...

    Kendini emekli ettikten sonra Kelasım, şoförlükten elini eteğini tamamıyle çekebilmiş değil. İki oğlunun yaşadığı İzmir istikametine doğru zaman zaman tura çıktığı oluyor...

    Garaçaylının Mahmut

    Garaçaylının küçük oğlu 1952 yılında doğdu. Dedesinin adı olan Mahmut ismini koydular. Okulu bitirdikten sonra Ortaokula Afyon Lisesinde devam etti. Fakat bitirmeden köye geri döndü. Şavalgadir kızı Azime ile evlendi... Demirdelenler ve Şavalgadir ile olan akrabalık malum... Dikkat edilirse evlilikler hep akrabalıklar gözetilerek yapılıyor ve böylece yakınlık pekiştiriliyor...

    Bu dönemde koyunculuktan ve ağıl hayatından kopamadı. Bizim çocukluğumuza denk gelen günlerin birinde duyduk ki Garaçaylının Mahmut domuz vurmuş. Domuz nasıl bir şeydir, görmek için Söğütcüğün yolunu tuttuk. Cesedi oraya sürüyüvermişler, otopsimizi yaptık, yine de pek bir şey anlamadıydık... Avcılığı da meşhurmuş yani... Sonra yeşil boyalı Ford minibüsüyle Anıtkaya-Afyon arasında dolmuşçuluk yaptı. En sonunda Belediyede işe başladı, emekli olana kadar şoförlüğe orada devam etti. Emekli olduktan sonra Azime Hanımla Anıtkaya'da yaşıyorlardı; Eşi 2021'de vefat edeli beri yalnız...

    Garaçaylının Mahmut'un üç kız iki oğlan, beş çocuğu oldu. Bunlar Emine, Ümran, Nuray, Kazım ve Tamer... Büyük kızı Emine, Şerafettinin Metin Azbay eşidir. Metin'in Hacer Ninesi Demirdelenlerden olmakla akrabalar... Ortanca Ümran, Poyrazmehmetin Adem Boy eşidir... En küçükleri Nuray ise Kazım'ın ekizi olup Şekeralilerin Mehmet Ali Tetik eşidir...

    Büyük oğlu Kazım 1977 yılında doğdu. Şerafettinin Süleyman kızı Sebile ile evlendi; Takgaslardan Aziz oğlu Hüseyin Öncül ile bacanak oldu... Hicran, Mahmut ve Süleyman Çağrı adlarında üç çocuğu var.  Mahmut ve Süleyman, babaların adı... Hicran'a gelince... Kazım, aslında anasının adı olan Azime ismini vermek istemiş; ama Azime Hanım kendi adının konulmasını  arzu etmemiş ve bizzat Hicran olmasını istemiş... Kazım şimdi ailesiyle Afyon'da oturuyor...

    Küçük oğlu Tamer ise 1980 yılında doğdu. Canalilerin Mehmet kızıyla evlendi; Emirhan adında bir oğlu olduktan sonra ayrıldılar. İkinci olarak Şuhutlu Sultan ile evlendi, Azime adını verdiği bir kızı var. Tamer de Afyon'da oturuyor...

    Çocuklarının macerası arzettiğimiz gibidir... Peki Garaçaylı ile eşi Gara Emine?... Kendisi 2002 yılında vefat etti. İşof kızı Gara Emine, O gittikten sonra daha yaşadı; bel vermiş olsa da evinin direği olmaya devam etti. Ne kadar yaşarsan yaşa... 2016 Yılında emr-i Hak vuku buldu...

    ***

    Biraz geriye, 180 yıl kadar öncesine dönelim... 1843 Yılında Hacımahmutoğlu Mehmet Ağa vefat ettiğinde hatırı sayılır bir hayvan varlığını çocuklarına miras bırakmıştı. Ondan hemen sonra eşi Fatma Hanım da payına düşen koyunlarını iki torununa bağışlamıştı. Eğret'te o yıllarda hemen her ailenin az çok koyunu olurdu; ama Hacımahmutların sürüleri dillere destanmış. Dediklerine göre sürü evden çıkarken bir ucu Söğütçüğe varır, yine de gocagapıdan boşalmaya devam edermiş. Ne kadar çok olduğunu hesap edin... 

    Bu koyun sürüsünde eksilme olmamış, hatta daha da çoğalmış. 20. Yüzyıla gelindiğinde Hacımahmutoğlu Mahmut'un mirası paylaşılırken o koyunlar ciddi bir kalem teşkil etmiş... Buna göre dört oğlan yüzer koyun; dört kıza yirmibeşerden toplam yüz koyun üleşilmiş. Yağ işliğine kırk, dükkana ise atmış koyun konulmuş... Bu hesaba göre beş altı yüz koyundan söz ediyoruz demektir ki en az iki sürü eder... 

    Manda Ahmet hariç diğer üç oğlan da uzun süre koyunculuğa devam ettiler. Hatta Ayımevlütlerle Hafızlarda galiba hala koyun var...



27 Nisan 2023

Ayı Mevlüt

    
     Hacımahmutların Mahmut'un dördüncü oğlu 1917 yılında doğdu. Özel bir hikayesi yok, Mevlit kandilinde doğanlara, o günün hatırası olarak Mevlüt adı veriliyordu. Bundan yola çıkarak Hacımahmutoğlu Mevlüt'ün doğum günü belirlenebilir.

    Zamanla kendisine 'Ayı Mevlüt' lakabı takılmasının sebebi iriliği ve çalışma hususundaki gözükaralığıdır. Yetmiş yaşının üzerindeyken, ayağında iç donu elinde yabaltıyla samana daldığına defalarca şahit olmuşluğum var. Eskiler iş delisiymiş, sanki Ayı Mevlüt bu konuda biraz daha fazlaydı. Kendisini çalışmaya öylesine kaptırmıştı ki sosyal hayatı sıfıra yakın gibiydi. En azından kardeşleri arasında öyle görünüyordu. Belki lakabının gerekçelerinden biri de bu durumudur...

    Yok, o zamanlar lakaplar sadece kişinin görüntüsü ve fiziki özellikleriyle takılıyor değildi. Günün popüler isimlerine benzetmeler de yapılıyordu. Televizyon olmadığı, gazetenin köye girmediği o yıllarda acaba Dünya liderlerinin görüntüsü hakkında bir fikirleri var mıydı, bilinmez; ama Ayımevlüte bir ara Çörçil lakabı takmışlar... 

    Ayımevlüt, Demirdelen Yahya kızı Sare ile evlendi. Sare Hanım, Şavalgadirin kardeşidir. Ayrı anadan Ümmühan Ablaları, Hacahmetlerin İbrahim'e yani Sarışükrünün abisine (daha sonra Şaşdımhalile) vardı. Onun dışında Ayımevlüt; Hacıların Çapıtçı Hafız, Tingildeklerin Osman ve Gödecinmısdığın Ahmet ile bacanak oldular...

    Burada daha önemli husus, Ayımevlüt ile Sare Hanımın hala dayı çocuğu olmalarıdır. Hatta bir kuşak öncesinde, Sare Hanımın dedesi ile Ayımevlütün ninesi de kardeşlerdi. Çocuklarının, torunlarının evliliklerinde bile bu akrabalık bağı gözetildiği için özellikle hatırlatmak gerekiyor...

    Hatırlanacağı üzere Mevlüt'ün, kendisinden dört yaş daha büyük bir ablası vardı ve Onun da adı Sare idi... Şimdi dayısının kızı ve eşi Sare olması, ayrıca bacanağı Çapıtçıhafız torunlarından biri (Yılıkların Uzunmehmet eşi) de aynı adı taşıması, bize bir şeyler anlatıyor sanki: Sare ismi, Demirdelenlenler/Amcalar kaynaklıdır...

    Hala Dayı çocuğu olan Sare ile Mevlüt, kişilikleri bakımından birbirini dengeler bir çift oldular. Ayımevlütün aksine Sare Hanım; insan ilişkilerinde çok başarılı, sıcakkanlı, güleryüzlü; müşfik, yardımsever, iyilik meleği gibi bir kadındı. Kırıcı olmayı bırak, ağzından sert tonda bir söz dahi çıkmazdı. Sürekli iyilik etmek için bahane arar gibi bir hali vardı. Yaptığı şeyin bilinmemesine çok dikkat eder, ya başkaları ondan haberdar olursa, tedirginliğini hep üzerinde taşırdı... Önce 1997'de Sare Hanım vefat etti, ondan bir yıl sonra 1998'de Ayımevlüt ötedünyaya göçtü...

    Sare Hanım ile Ayımevlütün üçü kız üçü oğlan, altı çocukları oldu. Yaşlarına göre bunların isimleri; Fadime, Ferah, Fahrettin, Cemil, Şerife ve Sait'tir... Bu isim çeşitliliğini yorumlamak çok zor. Hadi Fadime ile Şerife, Ayımevlütün ninesi ve anası adı diyelim; ya diğerleri?...

    Büyük kızı 1937 doğumlu Fadime, Gödeşlerin Halil'e; ortanca kızı Ferah Gobakların Garibana vardı... Küçük kızı Şerife ise Mantaroğlu Mehmet Azbay eşidir... Anası Şaşdımoğlu Halil kızı olmasından dolayı Mantaroğlunun ninesi ile Şerife'nin anası kardeştir...

    Üç oğlana geçiyoruz; en küçükten başlayalım... Sait, 1953 yılında doğdu... O yıllarda Afyon Hapishanesinde bulunan Said Nursi ile bir alakası olup olmadığı bilinmiyor; lakin Cumhuriyet döneminin her kademesinde çocuklara verilen bu isimde Onun etkisi çok... Sait, okula gidiyor. Hastalanıyor, 1965 yılının yaz tatilinde vefat ediyor. Bundan sonra Ayımevlütlerdeki Sait ve Saide isimlerinin kaynağı budur...

    Ayımevlüdün Ahmet

    Büyük oğlu Fahrettin 1947 yılında doğdu. Adını Fahrettin Altay Paşa'dan aldığı düşünülüyor... Büyük Taarruzda Süvari Kolordusu Komutanı olan Paşa, başka yerlerde hak ettiği ilgiyi görmese de Eğretlilerce sevilen biridir. Eğret'in kurtuluşunda Onun atlılarının payı zaten malum... Sonrasında Üyük bağrına bir şehitlik dikmesi ve vakit buldukça Eğret'e yolunu düşürmesi bu sevginin başlıca sebebi olabilir. Ayımevlütün büyük oğluna bu adı vermesinin sebebi olarak Paşa'yı düşünmek yanlış olmaz...

    Bununla beraber kimse Onu bu adıyla bilmez, herkes 'Ayımevlüdün Ahmet' olarak tanır. Nüfusta ne yazarsa yazsın, insanlar bildiğince duyduğunca hareket eder... Rivayete göre, Ferah Ablası sevip avuturken 'Ahmet' ismiyle seslenir, öyle uyuturmuş. Onun ağzıyla diğerleri de Ahmet demişler ve ondan sonra herkes bu ismiyle tanımış...

    Ahmet, Garaçaylı Emmisinin kızı Melahat ile evlendi ve Uykucunun Ahmet ile bacanak oldular... Satı, Sare ve Sait adlarında iki kızıyla bir oğlu oldu. Satı, Macuralinin Mevlüt Öncül; Sare, Körhocanın Azam'ın Muhittin Varlı eşidir... Oğlu Sait, Devecinin Cemil kızı Sema ile evlendi... 

    Ayımevlüdün Ahmet, onca meşakkatine rağmen küçüklüğünden beri alıştığı koyunculuğu temelli bırakabilmiş değil. Fırsatını buldukça ağıla kaçmanın yolunu arıyor...

    Ayımevlüdün Cemil

    Ortanca oğlu Cemil 1948 yılında doğdu. 'Ayımevlüdün Cemil' diye lakaplandı hala da öyle anılmaktadır... Hacemirlahın kızı Emine ile evlendi; Şekeralinin Veli ve Kelarzımanın Bahattin ile bacanak oldular... Kelarzımanın Ninesi, Ayımevlüdün halası olur; Hacemirlahın Hanımı, Kelarzımanın kardeşidir... Başka söze gerek var mı?...

    Ayımevlüdün Cemil ile Emine Hanımın da iki kızı ve bir oğlu dünyaya geldi. İsimleri Saide, Şerife ve Mevlüt'tür...

    Saide, Şaşdımoğlu Mevlüt'ün Yaşar Şen eşidir. Bu Şaşdımlarla Hacımahmutların önceden kurulmuş bir bağı var. Şöyle ki; Şaşdımhalilin ilk eşi Azime (Uykucunun anası) Hacımahmutlardan... Azime Hanım ölünce ikinci olarak Demirdelen Yahya kızı Ümmühan ile evlendi. Ümmühan Hanım da Saide'nin Sare ninesinin ablası... Haliyle, Yaşar'ın babası Mevlüt ve Saide'nin babası Cemil teyze çocuğu oluyorlar...

    Cemil'in küçük kızı Şerife, Deliyakıbın Halil İbrahim Kopan ile evlendi. Şerife ile Halil İbrahim'in akrabalığı o kadar girift değil, çok basit; Şerife'nin dedesi ile Halil İbrahim'in anası kardeş...

    Cemil'in tek oğlu Mevlüt, Siçanalinin kızı Ömür ile evlendi. Gazilerin Saadettin Yıldız ve Şavalındavılcı oğlu Ali Özdemir ile bacanak oldular. Emine, Cem, Leman ve Müberra  adlarında üç kızı ve bir oğlu var...



26 Nisan 2023

Manda Ahmet

    
    Hacımahmutoğlu Mahmut'un Hafızdan sonraki oğlu Ahmet 1910 yılında doğdu. 'Manda Ahmet' lakabı takılmasına sebep; gücü, kuvveti ve buna bağlı olarak insanüstü çalışması gösteriliyor. Bekarlar gelmiş bir gün, onlara işi nasıl yapacaklarını tarif ediyormuş. İçlerinden biri demiş ki: 'Ohoo! Sende manda gücü var, biz öyle nasıl çalışalım...' O günden sonra adı Manda Ahmet'e çıkıyor.... Bu lakap ailesinin sülale adına dönüşecektir. 

    Mandahmet, Deliberberin kızı Ayşe ile evlendi. Tongulların Hasan oğlu Ahmet ile bacanak oldular... İki oğlan bir kız çocukları olduktan bir müddet sonra, 1938'de Ayşe Hanım vefat etti. Henüz 24 yaşındaydı... Kendisi sağ iken kız çocuğu Fadime zaten ölmüştü; ama küçük oğlu Emin, henüz 6 aylıkken öksüz kalmış oldu. Büyük oğlu Ali ise 6 yaşındaydı, nispeten aklı başında sayılırdı...

    Vaziyet böyle iken Manda tekrar evlenmeye niyetleniyordu, Deliberber iki torununu yanına aldı. Artık bu öksüzlerin bakımı kendisine aitti... Mandanın ikinci eşi Velciklerin Hasan kızı Kezban'dır. Kezban Hanım, kısaca Guguklarınırmızanın kardeşi olur...  Onunla evliliği yoluyla da Ümmününseydi ve Galgancıların Halil ile bacanak oldular. Dört oğlu ve iki kızı da bu ikinci hanımından dünyaya geldi; Saadettin, Mahmut, Salim, Hasan, Gürcan ve Ayşe...

    Bizim kuşak Mandahmetin ihtiyarlık dönemini şöyle böyle hatırlar... Tabi o haliyle hiç de Manda yakıştırması yapılacak gibi değildi... Şimdi Almanmahmutun evin olduğu yerde Yağhane/Yağ işliği vardı, önceden evinin yakınlarındaymış... Ona dair aklımda kalan, sadece bu yağ dükkanı... 2000 Yılında vefat etti. İkinci eşi Kezban Hanım ise 2006'da öldü...

    Büyük kızı Gürcan 1966 yılında doğdu. Hacızekeriyelerin Mustafa oğlu Necati Çelebi eşidir... Küçük kızı Ayşe ise Yörüklerin Habeşahmet oğlu Mehmet Ali Demir eşidir... Oğlanlara geçelim...

    Berberlerin Deli Ali

    Mandanın ilk hanımından büyük oğlu 1931 yılında doğdu. Ali ismini Ayşe Hanım istedi; çünkü hem genç yaşta ölen abisinin, hem de meşhur dedesi Berber Ali Ustanın adıydı... Altı yaşındayken öksüz kalınca Deliberber dedesi kardeşiyle bunları yanına aldı. Zaten erkek çocuğu yok diye dertleniyordu, bu iki torunu onlara hem oğul, hem de kızlarının yadigarı olacaktı. Fakat Mahmut Dedesi, Onu büsbütün Deliberbere bırakacak değildi. İki Dedenin öksüzlüğünü hissettirmemek için gösterdikleri, çok yoğun müşfik ilgisiyle büyüdü. Belki bu yüzden az şımarıklık karışımı çılgınlıkları oluyordu. 'Deli Ali' lakabını hakkıyla kazandı yani... Dedesine izafeten tam lakabı 'Berberlerin Deli Ali' oldu...

    Delialinin, Eminlerin Mehmet Emin kolundan biriyle kısa süreli bir evliliği olmuş... Ümmühan Ninesinin de Eminlerden olduğu düşünülünce, onun etkisiyle evlenmiş olabilir; ama bu hanımın kim olduğunu bulamadım... Hemen ayrılıyorlar... İkinci olarak Körhocanın kızı Fatma ile evlendi ve Sağırların Süleyman Sancak ile bacanak oldular...

    Üçü oğlan üçü kız, altı çocukları oldu. Yaşlarının sırasına göre isimleri; Ayşe, İsmail, Cengiz, Ahmet, Havva/Kudret, Sibel'dir... Ayşe, anasının; Ahmet, babasının; İsmail ise, dayısının adı... Cengiz ismi, o yıllarda şehit olan Cengiz Topel'in hatırası...

    Büyük kızı Ayşe, Dombeylinin Hasan Okutan'a vardı. Hasan, Hafız Emmisinin torunu olur. İki kardeş Hafız ile Mandanın torunları evlenmiş oldu... Ortanca kızı Havva, Köreminin İzzet oğlu Halil İbrahim Kopan; küçük kızı Sibel ise Delimısdığın Cevdet Erdem eşi oldular...

    Delialinin büyük oğlu İsmail, yedi yaşındayken vefat etti. Onun küçüğü Cengiz ise 1964 yılında doğdu. Kösenin Mehmet kızı Zehra ile evlendi. Ali, Fatma ve Ferhat adlarında iki oğluyla bir kızı var... Çocukluğundan bugüne Cengiz hep uçlarda dolaştı. Bazılarına göre çok gereksiz riskleri almaktan hiç bir zaman çekinmedi. Bu tavrından dolayı halen 'Deli Fişek' diye bilinmektedir. Anıtkaya Belediyesinde kepçeci olarak çalışırken, Belediyenin lağvedilmesi üzerine İl Özel İdaresinden emekli oldu. Anıtkaya'dan hiç ayrılmadı... Küçük oğlu Ferhat, Gazlıgöl'de İmam Hatip olarak çalışıyor. Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi ve bir oğlu var...

    Küçük oğlu, Manda Dedesinin adını alan Ahmet 1968 yılında doğdu... Hatcamehmedin Hasan kızı Aynur ile evlendi ve Emin Emmisinin oğlu Cingenmehmet ile bacanak oldular. Şeyma ve Salim adlarında bir oğluyla bir kızı var. Şeyma, Sağıroğlunun Salim oğlu Oğuzhan Sancak eşidir... Salim ise meslektaşı bir hanımla evlendi ve Ahmet Alperen adında bir oğlu var. Görevinden dolayı Anıtkaya dışında yaşıyor... Delialinin Ahmet de Anıtkaya'da yerleşik...

    Bugün doksanı aşkın yaşıyla Deliali, Anıtkaya için kaynak kişilerden biri durumundadır. Derlediğim bilgilerden bir kısmı kendisinden rivayet edildi...

    Berberlerin Emin

    Mandanın Emin 1937 yılında doğdu. Anası öldüğünde altı aylıkmış. Neden Mandanın değil de 'Berberlerin Emin' dendiğini açıklamıştık. Berber dedesi büyütüp everdiği için öyle deniliyor. Ayrıca adının Emin olmasına sebep, genç yaşta vefat eden dayısının adı olmasıdır. Dayısına o isim verilmesinin sebebi ise Ümmühan Ninesinin Eminler kızı olmasıydı...

    Büyüyünce Emin'i, Osmanköylünün Süleyman kızı Kezban ile everdiler. Kezban Hanım, Bekçiali ve Poyrazmehmetin ablalarıdır... 'Benli' lakaplı Kezban Hanımın diğer iki kızkardeşi sebebiyle Berberlerin Emin; Manavların Ahmet ve Alçakların Adem ile bacanak oldular... 

    Benli ile Berberlerin Emin'in Mehmet, Ümmühan ve Erkan adlarında bir kızıyla iki oğlu dünyaya geldi. Mehmet, iki dedenin ismidir; Ümmühan ise  ninesinin (anneannesinin) adıdır... Ümmühan, Şavalgadirin Davılcı (Süleyman Özdemir) eşidir... Hatırlanacağı üzere, Mandanın hem ninesi, hem de anası Demirdelenlerdendi... Davılcı ile Ümmühan arasında böyle bir akrabalık var yani...

    Büyük oğlu 'Cingen Mehmet' lakabıyla tanınır. Hatcamehmetin Hasan kızı Huriye ile evlendi. Ayşe, Harun ve Emin adlarında bir kızıyla iki oğlu oldu... Ayşe, Gobakların Garibanın Halil İbrahim Kopan eşidir... Büyük oğlu Harun, Garaburunun Cimbiş kızı Perihan ile evlendi; Mısra, İdal, Rüya ve Mehmet adlarında üç kızıyla bir oğlu var... Küçük oğlu Emin ise Buruşakların Mehmet kızı Ümmühan ile evlendi; Eylül ve Mehmet adında bir kızıyla bir oğlu var... Cingenmehmet, çocukları ve torunlarıyla Anıtkaya'da yerleşik...

    Berberlerin Emin'in küçük oğlu Erkan 1972 yılında doğdu. Kelahmetin Halil kızı Zehra ile evlendi. Sinan ve Melis adlarında bir kızıyla bir oğlu var... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Berberlerin Emin 1997 yılında, eşi Kezban Hanım ise 2014 yılında vefat ettiler...

    Tombak Saadettin

    Mandanın ikinci eşi Kezban Hanımdan büyük oğlu Saadettin'dir... Evinde kurulu hızar ile tahta dildiği için 'Hızarcı' derlerdi. Büyükleri ve akranları Ondan 'Mandanın Saadettin' diye bahsederdi; ama bu lakapların hiç biri 'Tombak' kadar yaygınlaşmamıştır. Eski düzen inşaatta kaba taş ve ağaç işçiliğinde ustadır...

    Tombak, Gavalcının Hüseyin kızı Fatı ile evlendi. Ninesi (anneannesi)nin Gavalcılardan olmasının bu evlilikte etkisi vardır herhalde... Fatı Hanım sekiz kızkardeşten biri olduğu için Mandanın Saadettin; Capbağın Mustafa Külte, Külcünün Yusuf Külte, Cavaların Mehmet Er, Bulduğun Mehmet Saçak, Tomanın Ahmet ve Hüseyin Köz kardeşler, Şeytanhasanın Ahmet Can ile bacanak oldu...

    Fatı Hanım ile Tombağın Ahmet, Ünal ve Sebile adını verdikleri iki oğluyla bir kızı oldu. Bir müddet sonra 1997'de Fatı Hanım vefat etti. Tombak, Ispartalı bir hanımla ikinci defa evlendi; halen Onunla Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Üç çocuğundan tek kızı Sebile, Dombeylinin Talip Okutan eşidir... Bu evlilikte Hafız Dede ile Manda Dedenin kardeş olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerek...

    Tombağın büyük oğlu Ahmet 1968 yılında doğdu. Gakgidinin kızı Gülay ile evlendi ve Keçilerinkazımın Arif Seçen ile bacanak oldular... Salim, Tuana, Fatma ve Buse adlarında üç kızıyla bir oğlu var. Fatma Aşçıtahsinin İsmail Dirlik eşidir... Tombağın Ahmet ve çocukları da Anıtkaya'da yerleşikler...

    Küçük oğlu Ünal, Güdüğizzetin Emin kızı Rasime ile evlendi. Fatma, Şehide ve  Saadettin olmak üzere iki kızıyla bir oğlu var. Fatma, Tokanorilerin Hüseyin Toka eşidir; Şehide ise Anıtkaya dışına gelin oldu...

    Alman Mahmut

    Tombağın küçüğü Mahmut 1947 yılında doğdu. Dedesinin adı olan Mahmut ismini verseler de nüfusa Mehmet olarak kaydedilmiş. Hacımahmutların bu kolunda daha önce sözü edilen Mahmut-Mehmet-Mahmut-Mehmet döngüsü dolayısıyla kütüğün o sayfasındaki isim karışıklığından nasibini almış olabilir...

    Tokanorilerin Abdil kızı Aynur ile evlenen Mahmut, Yörüğoğluların Sait Tüplek ve Gasapların Ahmet Eser ile bacanak oldular... Evlendikten bir müddet sonra Almanya'ya çalışmaya gittiği için lakabı bundan sonra 'Alman Mahmut' olacaktır...

    Ahmet, Erol ve İbrahim adlarında üç oğlu doğduktan sonra kesin olarak geri döndüler... Büyük oğlu Ahmet, Garaburunun Osman kızı Öznur ile evlendi. Kübra ve Nisa adlarında iki kızı var ve İzmir'de oturuyorlar... Erol ise Şampayalarınahmetin Halil kızı Ergül ile evlendi. Aynur, Muhammet ve Emir Furkan adlarında üç çocuğuyla İzmir'de oturuyor... 1981 Yılında doğan en küçük oğluna İbrahim adını koymasındaki sebep, Almanmahmutun genç yaşta ölen İbrahim Sami Emmisidir... İbrahim de Dendenin Nebi kızı Başak ile evlendi. Mahmut ve Berat Nebi adlarında iki oğlu bulunuyor ve ana babasıyla Anıtkaya'da yerleşik...

    Salim Öztürk

    Mandanın üçüncü oğlu Salim 1951 yılında doğdu. Gavuralilerintopalın büyük kızı Birsen ile evlendi, vazifesi sebebiyle erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldı...  Aylin, Kezban ve Ahmet adını verdikleri iki kızıyla bir oğlu oldu. Genç sayılacak yaşta, 1992 yılında vefat etti... Delialinin torunu ile Tombağın torunu Salim Öztürk'ler Onun hatırasıdır... Kızları Aylin ve Kezban Anıtkaya dışından beylere vardılar, Ahmet de Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi... İzmir'de yaşıyorlar...

    Hasan Öztürk

    1955 Yılında doğan Mandanın en küçük oğlu Hasan, adını Gugukların Kelhasan Dedesinden almışa benziyor... Salim Abisinin baldızı Azime ile evlendi, bacanak oldular... Volkan ve Serpil adlarında bir oğluyla bir kızı oldu... Böbreklerinden muzdaripti, 2020 yılında vefat etti. Çocukları İzmir'de yerleşikler...

    Netice olarak Manda Ahmet'in altı oğlundan ilk vefat eden, beş numara Salim oldu. Ardından Berberlerin Emin, daha sonra da en küçükleri Hasan vefat etti... Diğer üç oğlu hayattalar...



20 Nisan 2023

Hafız Mehmet

 
    Hacımahmutların Mehmet oğlu Mahmut'un hayatta kalan dört oğlundan büyüğü 1909 yılında doğdu. Dedesinin adı olan Mehmet ismini verdiler. Erken yaşta evlendi Mehmet; eşi, Hatiplerin Mollaosman kızı Ayşe idi... Hatırlanacağı üzere Ayşe Hanımın İbrahim Emmisine de Mehmet'in Zele Ablası varmıştı. Önceden kurulan Hatipler bağlantısı, bu evlilikte etken olmuş diyebiliriz.

    Ayşe Hanım sekiz kardeşin en büyüğüdür. Bu sekiz kardeşin beşi kız olunca Hacımahmutoğlu Mehmet'in dört de bacanağı olacak. Bunlar Apdıramanların Yeniali, Davılcıarifin Süleyman, Hassönlerin Hüseyin ve Yetimlerin Mevlüt'tür...

    Yalnız daha evlenmeden tahsil hayatına başlamıştı. Mutlaka öncesi de varmıştır, 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla Medreseler kaldırıldığında Afyon'daki Yenicami Medresesinde Hafiz Mehmet'in de kaydı bulunuyordu. Diğer 40 arkadaşıyla birlikte kayıtları Afyon Sultanisi (Afyon Lisesi)nin orta kısmına nakledildi. O kırk arkadaşının içinde Eğretli Ali Osman da bulunuyordu. İki Eğretli Afyon Sultanisi'ne devam edip etmedikleri bilinmiyor. Okul kütüğüne kayıtları yapıldığına göre, Hacımahmutların Mehmet ile Terlemezlerin Ali Osman; Afyon Liseli ilk Eğretlilerdir...

    Yenicami Medresesi o günlerin popüler mekteplerinden biriymiş. Geleneksel dini olanların yanında gayet modern dersleri de almışlar. Okutulan dersler Arapça, Farsça, Fıkıh, İbadet, Edebiyat, Psikoloji, Kur'an-ı Kerim, Müzik gibi çok farklı alanlardan seçilmiş. Öğretmenleri de şehirde itibar gören kimselermiş. Mesela son Müderrislerden biri meşhur Şükrü Çelikalay'dır... Kapatıldığı sırada kayıtlı 41 öğrencisi arasında, geleceğin Belediye Başkanı, Nüfus Müdürü, Müftüsü, Hakimi, Vaizi, Matematik Öğretmeni de vardı... Daha öğrenciyken Kuran'ı hıfzeden Mehmet de 'Hafız' diye kaydedilmiş. (Bu ünvan Onun lakabı ve çocuklarının oluşturduğu sülalenin de adı olacaktır.) Köye döndüklerinde Ali Osman Hoca, Terlemezhoca lakabıyla Kur'an öğretiminin sıkıntılı olduğu dönemlerde Eğret'te bu işin öncüsü oldu.

    Hafız Mehmet ise idare cihetine yöneldi. Daha delikanlılık çağında Eğret Muhtarı idi. Muhtarlık yaptığı dönemde Soyadı Kanunu çıkarıldı, ailelere soy isimleri verildi. O günün uygulamasına göre, bir yerin idarecisine 'Öztürk' soy adı veriliyor, sonra diğer ailelerin merkezde hazırlanan listeden kendilerine uygun soy ismi seçmesi isteniyordu. Hafız Mehmet, kendisine ve Hacımahmutların diğer dallarına Öztürk soy ismini aldıktan sonra diğer Eğretli sülalelere uygun soy adı belirlenmesinde kılavuzluk etti... İlginçtir, Soyadı Uygulamasından otuz yıl önce 1904'te, Eğret için yine kritik bir uygulama yapılmış ve modern bir Nüfus Kütüğü düzenlenmişti. O zamanın Muhtarı da yine Hacımahmutoğlu Mehmet idi. Soy adı dağıtılırken işte o kütük esas alındı.... Otuz yıl arayla dede torun iki Hacımahmutoğlu Mehmet, Eğret için önemli iki olaya Muhtar olarak tanıklık ettiler...

    Hafız Mehmet'in lakabındaki isim zamanla tamamen kullanımdan düşürüldü. Artık sadece 'Hafız' idi. Eğret'te daha başka hafızlar da vardı; ama 'Hafız' deyince akıllara sadece Hacımahmutların Hafız Mehmet geldi. Hafızınçeşme, Hafızıniban, Hafızındükgan gibi halkın hafızasında türeyen yeni isimler, bu lakabın yerleşmesini hızlandırdı.

    Pazaryerinin köşesinde, çok stratejik bir noktada bakkal dükkanı vardı. İki cepheli, iki katlı, iki kapılı bu dükkan özellikle Cumartesi günleri çok çalışırdı. Biz son demlerine tanık olduğumuz için, Hafızı dükkanda 'Onur Konuğu' gibi otururken görürdük. Asıl işi yürüten, büyük oğlu Hafızınibandı... Hafızın yeri genelde, bir köşeye iliştirilmiş gibi duran cam bölmeli ofisti. Orada ne olup bittiğini aynen görür, fakat neler konuşulduğunu katiyyen anlayamazdın... Müşteri ile dükkancının durduğu yeri birbirinden ayıran katlanabilir bir peyke vardı. Asma köprü gibi kaldırıldığında orayı geçit olarak kullanırlar; indirildiğinde bildiğin tezgahın bir parçası olurdu. Sair günler dükkan sakin olduğu için, o peyke Hafızın oyun masasına dönüşür, kafadengi birini bulursa domino oynardı... Aklımda cüppe giyiyordu gibi kalmış; şöyle bir manzara düşünün... Pazaryerinden Hanın arasına doğru ilerliyor, galiba eve gidiyor... Ağır adımlar... Birazdan gözden kaybolacak... Tam karşısından esen rüzgar, cüppesinin iki yanını doldurup kanatlarını geriye savuruyor... O cüppenin sahibi Hafız Mehmet, 1994 yılında vefat etti. Eşi Ayşe Hanım ise kendinden iki yıl önce gitmişti...

    Hafız ile Ayşe Hanımın üç oğlan üç kız, altı çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri Sare, İbrahim, Atike, Mükerreme, Mahmut ve Hayrettin'dir...

    Büyük kızı Sare, 1930 yılında doğdu. Çerçimehmetin oğlu İbrahim ile evlendi; Çerçilerin Hilmi ve Mehmet Kopan'ın anneleridir... Ortanca Atike ise 1932 doğumlu. Yılıkların Süleyman'a vardı; Uzunmehmet ve Zafer Öztürk'ün annesidir... Küçük kızı Mükerreme/Müker ise 1937 yılında doğdu ve Dombeyliye vardı... Oğlanlara geçelim...

    Hafızın İban

    Hafızın 1930 yılında doğan büyük oğluna İbrahim adını vermesi, genç yaşta öldüğü belirtilen İbrahim Sami abisinin hatırası vesilesiyle olabilir. Resmiyette ne yazarsa yazsın, Eğret'te insanlar nasıl kolayına geliyorsa ismi öyle söyler. O zamanlar için İbrahim yoktu; 'İban' vardı, bilemedin 'İbram' derlerdi. Bu yüzden Hafızın bu büyük oğluna da hep 'Hafızın İban' dediler.

    Hafızıniban, Yörüğoğluların Ahmet kızı Zehra ile evlendi. Zehra Hanım, Aliefe ve Halilefenin kardeşleridir. Ayrıca yedi kardeşin en küçüğünü almakla Hafızıniban; İşof, Hassönlerin Gocaömer ve Kantinlerin Alibeyin Tahir ile bacanak oldular. Daha önemlisi, Zehra Hanım anası itibariyle Eyüplere bağlanıyor; ve o noktadan Yörüğoğlular, Tongullar, Gobaklar, Hassönlere doğru ciddi kapılar açılıyordu. Bunun sonucunda Hafızlar ile Hassönler arasında hızlı bir akrabalık trafiği yaşanacak. Gerçi daha Hafızıniban Zehra Hanım ile evlenmeden, kardeşi Sare'nin Çerçilerinibana varması bu yakınlığın başlangıcı sayılabilir. Hemen ardından küçük kardeşi Müker de Dombeyli eşi olmuştu... Daha öncesini hatırlayalım; Hafızın bir kardeşi Satı, Kırtişin Apil; Zele de Gobakların Deliyakıp eşi olmuştu. Buradaki bağlantılar, döner dolanır Eyüplere bağlanır...

    Hafızıniban Anıtkaya'dan, hatta Hafızındükkandan hiç ayrılmadı. Hafızın gözetiminde dükkanı işleten zaten kendisiydi. O'ndan sonra uzun bir süre daha bakkallık yaptı. Dükkanları yıkılınca duramadı, başka bir yere bakkal açtı, 2010'da ölene kadar orada krizini kırdı. Zehra Hanımın ölüm tarihi kocasından iki yıl sonrasıdır...

    Zehra Hanım ile Hafızınibanın altı çocuğu oldu. Yaşlarına göre bunların isimleri; Kenan, Aynur, Mehmet, Aysel, Ahmet ve Fadime'dir... Üç kızın büyüğü Aynur, Hassönlerin Terziizzet eşi; ortanca Aysel, Mardakların Hüseyinhoca eşi; küçükleri Fadime de Beygirlininademin Asım eşi oldular. 

    Oğlanlara gelince... Büyük oğlu Kenan 1949 yılında doğdu. Hassönlerin Gocaömer kızı (teyzesinin kızı) Nurten ile evlendi. Paşagızıların Bahattin ile bacanak oldular. Ayrıca Terziizzet ile değişik usulü evlendiklerini de unutmayalım... Kenan'ın iki kız ve bir oğlu oldu; Aysun, Ayhan ve Zehra... Büyük kızı Aysun, Hassönlerin Güngör Koç eşi; küçük kızı Zehra da Çakırların Alper Erdem eşidir... Kenan'ın tek oğlu Ayhan Hatiplerinibanın kızı Sevda ile evlendi. Hafızın ablası Büyük Zele Hanımın Mollaosmanın kardeşine vardığını; Mollaosmanın kızı Ayşe'nin de Kenan'ın ninesi olduğunu unutmayalım. Hatiplerle bağlantı da eski yani... Ayhan'ın da Kenan, Nurten ve Kerem adlarında iki oğluyla bir kızı var... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Ortanca oğlu Mehmet 1955 yılında doğdu. Hassönlerin Bandocunun kızı Selma ile evlendi. Erken dönemde Afyon'a yerleşti. Mihrican, İbrahim, Mehrinur ve Seher adlarında üç kızı ve bir oğlu oldu. Kızlar Anıtkaya dışından beylerle evlendiler. İbrahim ise Mardakların Dişçiali kızı Neşe ile evlendi... Mehmet, emekli olduktan sonra İhsaniye'de kuyumcu dükkanı açınca 'Sarraf Mehmet' diye anılır oldu. Halen sarraflıkla iştigal ediyor ve Afyon'a yerleşik...

    Hafızınibanın küçük oğlu 1962 yılında doğdu. Ahmet ismi Hafızlar sülalesinde biraz yabancı gibi duruyor. Zehra Hanımın baba adıdır... 'Hafızın Ahmet' diyorlarmış; ama Hafızın torunu olduğunu da özellikle belirtmek istemişler. Böylece lakabı 'Torun' olarak kalmış... Arzılardan Gurugafanın Ömer kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanım, Çavuşmehmetin kardeşidir... Torun böylece Canalilerin Aziz, Doğvellerin Ömer ve Garaburunun Şevket ile bacanak oldu... Engin ve Elvan adını verdiği bir kızıyla bir oğlu var. Engin, Hatçamehmetlerin Mehmet Saki kızı Serap ile evlendi, Şerife Mina adında bir kızı var... Torun Ahmet, çocukları ve torunlarıyla Anıtkaya'da yaşıyor...

    Eski Reis

    Hafızın ortanca oğlu Mahmut 1941 yılında doğdu. Deliyakıbın kızı Selime ile evlendi.  Selime Hanımla hala dayı çocuğu oluyorlar. Ayrıca Çakırların Kapitalis (Mehmet Erdem) ve Yörüğoğluların Metin Tüplek ile bacanak oldular... Erken dönemde Anıtkaya'dan ayrıldı. Çeşitli yerlerde Banka Müdürü olarak çalıştığı için lakabı 'Müdür' kaldı. Emekli olduktan sonra Anıtkaya'ya dönüp bir dönem Belediye başkanlığı yaptı. Sonrasında köyünden ayrılmadı. Şimdi 'Eski Reis' diye tarif edilmektedir.

    Selime Hanımla Hafızın Mahmut'un bir kızı ve iki oğlu oldu; Mualla, Ömer ve Harun... Mualla Anıtkaya dışından bir beyle evlendi. Küçük oğlu Harun ise Dombeylinin Hasan kızı Dilber ile evlendi. Dilber'in ninesi ile Eskireis kardeş olduğunu hatırlayalım... 

    Hafızındükkanın yerine yapılan yeni binadaki küçük dükkanında Harun şimdi bakkalcılık yapıyor. Dedesinin mesleğini, dedesinin yerinde sürdürüyor. İki kızı ile bir oğlu var; anasıyla babasının adı olan Selime ile Mahmut ismini çocuklarına vermeyi ihmal etmemiş...

    Hayrettin Öztürk

    Hafızın en küçük oğlunun adı Hayrettin... Yenialinin kızı (teyzesinin kızı) Sunay ile evlendi. Tekelilerin Mahmut Taşkın, Hacıeminin Mürsel As ve Bilallerin Salim Kaynar ile bacanak oldular. 

    Hafızın Hayrettin erken dönemde Afyon'a yerleşti. Orada çalıştı, emekli oldu. Baba mesleği bakkalcılıktan O da vazgeçemedi; dükkanında kendince gıldırdadı durdu. Sunay Hanım 2018, Hayrettin ise 2021 yılında vefat ettiler...

    İki kızı ile bir oğlu oldu; isimleri Ayşe, Hülya ve Mehmet'tir... Anasıyla babasının adlarını çocuklarına vererek geleneği sürdürmüş... Ayşe ve Hülya Anıtkaya dışından beylerle evlendiler.  

    Mehmet, İslami ilimlerin efsane merkezi Ezher'den mezun oldu. Afyon'da İmam Hatip olarak çalışıyor... Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi. Hayrettin ve Abdurrahman adlarında iki oğlu var...

    ***

    İyi eğitim, hafızlık, bakkalcılık, muhtarlık, vs.... Görüldüğü üzere, Hafız Mehmet çocukları ve torunlarından her birine kendisinin farklı bir yönünü miras bırakmış gibi...



18 Nisan 2023

Hacımahmutlar Anagövde

     
    Hacımahmutlar sülalesini genel çizgilerle ortaya koyarken iki hane tespit edilmişti. Bu tespit, Eğret'e ait elde bulunan en eski nüfus kütüğü niteliğindeki 1830'lu yıllarda tutulmuş kayıtlara göre yapıldı. 1830'daki ilk Hacımahmutlar hanesi olan 'Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet' çocukları, bugün de Hacımahmutların ana gövdesini oluşturuyor. Yaklaşık iki asırlık bu gelişim macerasını anlatmaya çalışalım..

    Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet 1760 yılında doğmuş. 1830 Yılındaki belge düzenlenirken 'yetmiş yaşında, orta boylu, ak sakallı' bir piri fani olarak resmedilmiş. Ali ve Mahmut adında iki oğlu var. 

    Ali, sarışın 1793'te doğmuş ve topal. 1813 doğumlu bir oğlu var, O da orta boylu ve taze bıyıklı,,. Adı da Mehmet, yani dedesinin adı... Topal Ali'nin durumuyla ilgili bilgi bu kadar...

    Küçük oğlu Mahmut ise 1803 yılında doğmuş... Kayıt esnasında Mustafa ve Hüseyin adlarında iki küçük oğlu varmış. Biri beş, diğeri üç yaşında olduğu belirtilmiş. Sözü edilen belge bir nevi vergi mükelleflerinin belirlenmesi amacıyla düzenlendiği için kız çocukları yazılmıyor. Bu yüzden kadınlar ve kızlarla ilgili bilgimiz bulunmuyor...

    Mehmet Ağa hanesinin 1830'lardaki durumu  böyle... Bir başka belgeden 1843'teki durumunu öğreniyoruz, çünkü o sene veya yakın bir zamanda Hacımahmutoğlu Mehmet Ağa vefat etmiş. Miras paylaşımı mahkeme kanalıyla yapılıyor. Bu tereke belgesinde verese tek tek sayıldığı için Mehmet Ağanın hanımı ve kızlarını da öğrenmiş oluyoruz. Eşi Abdullah kızı Fatma Hanımdır. Yukarıda yazılı iki oğlundan başka Meryem ve Ayşe adlarında iki de kızı varmış... Terekede kayıtlı mal varlığından sadece hayvanlar kısmı: 120 baş erkek toklu, 75 baş kancık toklu, 36 baş koyun, 20 baş oğlaklı keçi, 51 baş kısır keçi, 1 çift camız, 3 çift öküz, 12 baş inek,  5 baş merkep, 6 baş sıpa, 1 baş kısrak... 1843'te Mehmet Ağa öldüğündeki vaziyet de bu şekilde...

    Üç yıl sonrasına, 1846'ya gelelim... Mehmet Ağa'nın hanımı Fadime Nine, 'Ben neyden bu yaşdan sona goyunu keçiyi' diye, kocasından kalan kırk koyunu torunları Mehmet ile Mustafa'ya bağışlamaya karar vermiş. Bu belgeden bizim anlayacağımız husus şu; Mahmut'un küçük oğlu Hüseyin vefat etmiş. Yoksa Fatma/Fadime Nine neden iki kardeş arasında ayrımcılık yapsın ki. Mustafa'ya 20 koyun verirken, Hüseyin unutulmuş olamaz... Ayrıca bu belgenin şahitlerini de belirtelim; Selimoğlu İbrahim Ağa (Keçiler/Melezlerin atası), Mansuroğlu Mehmet Ali (Corukların dedesi) ve Kavas Ahmet Ağa...

    Eldeki belgelerden Hacı Mehmet Ağa'nın çocukları ancak bu kadar takip edilebiliyor. Bundan sonrası 1904 kütüğüne göre sürdürülecek. Oraya ise Topal Ali'den hiç bir iz yansımamış. Yani 1813 doğumlu Mehmet'in çocukları yirminci yüzyıla ulaşamamış. Bu yüzden hikaye Mahmut çocukları üzerinden devam edecektir...

    Küçük Hüseyin'in vefat ettiğini tahminen söylemiştik. Ninesinin koyunlarından payına düşeni de alan Mustafa'nın ise, olduysa da erkek çocuklarının yirminci yüzyıla ulaşmadığı görülüyor. Asıl hikaye, Mustafa'nın küçük kardeşiyle başlıyor...



    Hacımahmutların Mahmut'un Zeliha Hanımla evli olduğunu ancak yirminci yüzyıl kayıtlarındaki oğlunun bilgilerinden öğrenebiliyoruz. Bir asır evvel doğmuş olan Mahmut'un o vakit hayatta olması mümkün değil. Dolayısıyla karı koca sağ olmadıkları için Zeliha Hanımın kimlerden olduğunu bilemeyeceğiz. 

    Neyse, oğulları 1851 yılında doğuyor; adını Mehmet koyuyorlar. Sülaleye adını veren zat, Hacı Mehmet Ağa'nın babası mıydı bilinmez. Belki de Onu bulmak için daha eskiye 17. yüzyıla inmek gerekir... Lakin baştan beri en az bir daldan devam edegelen bir Mahmut-Mehmet-Mahmut-Mehmet zinciri var. Babanın adı Mahmut ise, bir oğulun adı mutlaka Mehmet oluyor; yok babanın adı Mehmet ise bir oğulun adı kesinlikle Mahmut konuluyor. Hacımahmutların tamamında değilse de bazı dallarında bu zincirin izleri hala görülebilir...

    Mehmet, Fatma Hanım ile evlendi. Artık Fatma Hanımın kimliğini çıkarabiliyoruz, Demirdeleneoğlu Mehmet'in kızıdır. Tam tarif gerekirse; Kelmehmet ile Şavalgadirin dedelerinin kardeşidir... Amcalarla Hacımahmutların bu ilk bağlantısı olmayabilir, kayıtlarda kız çocukları yazılmadığı için bunu bilemeyiz; ama bundan sonra da akrabalık sürdürülecektir...

    Fatma Hanım ile Mehmet'in bir oğlu ve bir kızı var; 1879 doğumlu kızı Ayşe'ye 'Gara Ayşa' diyorlar Hacıların Ahmet'e vardı, Kelsaleğin anası olacaktır...  1874'te doğan tek oğlunun adını doğal olarak Mahmut koydular. Artık yavaş yavaş günümüze yaklaşıyoruz... Mahmut'u da Şerife ile everdiler. Bu Şerife Hanım da Demirdelen İbrahim kızıdır, yani Şavalgadirin halası... Ayrıca Hacımahmutların Mahmut ile Demirdelenlerin Şerife hala dayı çocuğu olurlar...

    Bu arada evin büyüğü olan Hacımahmut oğlu Mehmet, 1907 tarihli bir belgeden anlaşıldığına göre Eğret Muhtarı idi... O sırada 56 yaşına gelmiş olan Mehmet, bu görevi Hassönlerin Mahmut (Gulizosmanın dedesi)nden 1904 yılında devralmıştı. Tam da Nüfus kütüklerinin düzenlendiği zamana denk gelen bu görevi sebebiyle Hacımahmutoğlu Mehmet hanesi, kütüğün ilk sayfasına kaydedildi... Görevi bittikten sonra çok durmadı, vefat etti...

    Hacımahmutoğlu Mehmet'ten biraz bahsetmek gerekirse; en önemli özelliği olarak otoriterliğini gösteriyorlar... Hacıların Ahmet'in, yani damadının durumu pek iyi değilmiş. Torunu Salih (Kelsalek)e 'Bizim kelelerden bir çift tutun da koşun...' demiş... Bunun üzerine Kelsalek sığır sürüsünden bir çift kele almış... Bunu öğrenince oğlu Mahmut keleleri geri almış. Kelsalek ağlaya ağlaya dedesine varıyor, 'Dayım böyle böyle etti' diye şikayet ediyor... Hacı Mehmet küplere binmiş, o öfkeyle oğluna bir görünmüş ki... Mahmut soluğu ağılda almış; iki ay oradan gelemediğini anlatıyorlar... Bu olay, büyük ihtimal ömrünün sonlarına doğru yaşandı. O yaştayken bile böyleymiş yani, kim bilir gençliğinde nasıldı...

    Babası vefat ettiğinde Mahmut da yolu yarılamıştı; kendisi bir evin bir oğluydu, ama 1910 yılına gelindiğinde 5 çocuk babasıydı. Neticede beşi kız beşi oğlan, on çocukları oldu. İsimleri; Feride, Zele, İbrahim, Satı, Mehmet, Ahmet, Mevlüt, Sare, Kazım ve Zele'dir... Bu kadar çocuğu doğarken, ölümler de durmadı; anası Fatma Hanım 1930 yılında vefat etti...

    Büyük kızı Feride, 1895 yılında doğdu; Hacıların Kelsaleğe yani halasının oğluna vardı... Kirli ile Kelsaleğinşabanın analarıdır...

    İkinci kızı Zeliha, Hatiplerin İbrahim ile evlendi. Mehmet ve Refiye adlarında bir oğluyla bir kızı doğduktan sonra, Mollaosmanın küçüğü olan İbrahim vefat etti. Bunun üzerine bir süre Deliahmete vardı, ama orada çok durmadı. Bu arada oğlu Mehmet de vefat etmişti. Kızı Refiye ile birlikte Apdıramanların Yenialiye vardı ve orada vefat etti. Kızı Refiye ileride Kirpitçilerin Cemal eşi olacaktır.

    Üçüncü kızı Satı 1907 yılında doğdu. Kırtişinapile vardı; Gociban ve Dıkmanın anneleridir... 1913 Yılında doğan Sare, küçük yaştayken vefat etmiş...

    En küçük kızı 1924 yılında, Zeliha Ablasının ölümünden sonra doğmuş. Bu yüzden aynı isim verilen Zele, Gobakların Deliyakıbın eşi oldu. 

    Beş kızın durumu böyle... Bir de 1902'de doğan büyük oğlu İbrahim Sami genç yaşta vefat etmiş... Genç yaşta, ama yine de evlilikleri var... Köylü ondan bahsederken ismindeki Sami'yi kaldırıp sadece İbrahim olarak söylüyor ve hala da öyle biliniyor. Hacımahmutların İbrahim, önce Hacapdıramanlardan Mehmethoca kızı Emine ile evlendi. Emine Hanım taze gelinken, Topraklık'ta göçük altında kalınca kamburlaştı. Ayrıldılar. (Bundan sonra kendisine 'Gambıremine' denilecek olan hanımı, Cavaların Ahmet'e vardı.) İbrahim, ikinci olarak Hacahmetlerin  Osman kızı Azime ile evlendi. Sarışükrünün kardeşi olan Azime Hanımdan da henüz çocuğu yokken İbrahim vefat etti. (Azime Hanım Kölgeciye varıp Tunahüseyinin anası olacaktır.)

    Bütün bunlardan sonra geriye kalan dört oğlan Mehmet, Ahmet, Mevlüt ve Kazım'ın her biri için ayrı bir sayfa açmak gerekecek... Hepsinin babası Hacımahmutların Mahmut, 1953 yılında seksen yaşında öldü. Eşi Şerife Hanım daha önce, 1949'da vefat etmişti...