***
Mehmet 1899 yılında doğdu. Antalya'nın Toroslarında bir dağ köyünde, evin küçük oğluydu. Babası Ahmet (bir belgede Mustafa) öldüğünde, artık ailenin reisi büyük abisiydi. Olması gereken de buydu zaten. Yalnız bu büyük abi, kardeşlerine kol kanat germesi gerekirken biraz zorbalık yapıyordu. Ona göre, ileşberliğe müsait olmayan bu dağ köyünde hayvancılıktan başka yapacak iş yoktu. O iş de üç kardeş için yeterli değildi. Dolayısıyla küçükler ayrılmalıydılar...
Bu şartlar küçük kardeşleri köylerinden çıkmaya zorladı. Ortancaları, Toroslardan uzaklaşmadı, yakınlardaki bir başka köye yöneldi. En küçük kardeş Mehmet ise daha uzaklara gitme niyetiyle düştü yola. Kuzeye doğru gidecek, tutunabileceği bir yer bulup orada mümkünse kök salacaktı.
Ne kadar sürede nereleri dolaştı bilinmez. Çalışıyor, karnını doyuruyor; ama durmuyordu. Afyon'u aşıp ilerlemeye devam etti. Araplı Boğazı denilen bir yerde gayet işlek değirmenler gördü. Birine varıp orada çalışmaya başladı. Müşteri eksik değildi, uzaktan yakından arabayla eşekle insanlar geliyor, buğdayını öğütüp gidiyordu. Daha yukarılarda bir köyden gelenler de vardı. Anlattıklarına göre, orası tam da Mehmet'in aradığı bir yerdi. Değirmenciyle helallaşıp Eğret'e gitti.
Mehmet Eğret'e geldğinde 1912-13 yılları olmalıdır. Çünkü bunları en az 15 yaşındaki biri yaşayabilir. Doğum tarihi biraz da geç yazıldıysa, işte o yıllarda dediğimiz yaşta demektir. Eğret'te yine bir değirmende çalışıyor galiba... Hangi değirmende ne kadar çalıştığını kim bilebilir... Fakat bir şey var; Eğretliler köylerine gelen bu yeniyetmeyi 'Konyalı Mehmet' diye tanıyıp biliyorlar. Meğer Mehmet'in terk ettiği köyü, Antalya ile Konya arasındaymış. Konya istikametinden gelince, 'Nerden geliyoñ? Goñyadan.'... Oldu mu sana 'Goñyalı Mehmet'...
***
1871 Yılında doğan Halil, Dumanoğullarının son temsilcisiydi. Gerçi tek değildi, iki kızkardeşinden büyük olan Hatice Tekirgızıların Halil'e; küçük olan Ümmühan da Şeherlioğlu Kedimehmete vardı. Sülalenin tek erkeği olarak kendisi de Danagızı Ayşe ile evlenmişti.
Ayşe Hanım ile Halil'in 1902 yılında bir kızları oldu, adını Emine koydular. Başka çocukları olup olmadığı bilinmiyor, ölen kalandan haberimiz yok. Sağ kalan olarak Emine tek ama... Dokuz yaşına girince, babası Dumanoğlu Halil vefat etti. Yıl 1911...
Kızıyla bir başına kalan Ayşe Hanım bir daha evlenmedi. Zaten Emine dokuz yaşındaydı ve o yıllarda çocuklar, oniki onüçüne gelince başgöz ediliyordu...
Böyle böyle bir kaç yıl geçti. Emine'ye bir talipli çıktı. Değirmende çalışan bir delikanlı adına istediler. Bu, herkesin kendine 'Goñyalı Mehmet' dediği yabancı çocuk, Eğret'e yenilerde gelmişti. Bir yanlışı görülmeyen Mehmet ile Emine böylece evlendiler... Bu arada Cihan Harbi başladı, lakin Mehmet'in yaşı tutmadığı için almadılar. 'Onbeşlileri' celbetmeye daha vakit vardı... Bu arada bir oğlu oldu, adını Musa koydular; merhum Dumanoğlu dedesinin baba adı oluyor...
Savaşın ikinci döneminde 'Goñyalı Mehmet' de askere çağrıldı. Hangi cephede çarpıştığı bilinmiyor, Mütarekeden sonra birliği dağılmadan hemen Milli Mücadeleye başlıyorlar. Bu yüzden askerliği uzuyor. Bu dönemde Eğretli bir asker arkadaşı da ediniyor, Emirhanoğlu Hasan (İşof) ile aynı birlikteler.
Konyalının askerliği boyunca eşi ve çocuğunu görme imkanı olmamış. Asker arkadaşı için hava değişimi mi yoksa izin mi, her neyse Eğret'e gitme imkanı çıkınca, ailesinden haber getirecek diye sevinmişler. İşof güzel haberlerle dönmüş; Emine Hanım ile Musa'nın sağlık haberlerini getirmiş, kendisinin de Neslihan adında bir kızı olduğunu söyleyip bir teklifte bulunmuş... Büyüyünce Neslihan ile Musa'yı evereceklerine dair sözleşmişler... Sonra İstiklal Harbi tam anlamıyla başlayınca birlikleri ayrılmış, bir daha birbirini görememişler.
Sakarya Savaşında bir şarapnelin elini parçalaması üzerine kolunu kesmek zorunda kalmışlar. O halde askerliğe devam edemez; ama Eğret işgal altında olduğunu bildiğinden köyüne de gidemez. En iyisi eski köye gitmek diye Toroslara yönelir. Yunan gidene kadar orada oyalanır. Kurtuluştan sonra Eğret'e, eşi ve çocuğuna doğru yola çıkar...
***
Arapoğlu Hüseyin'in büyük oğlu Mehmet, Osmanköylü Hasibe ile evlenmişti. Hasibe Hanım kendi köyünde Pandiller diye anılan sülaledenmiş. Eğret'e kardeşi Kürthüseyin ile birlikte gelmiş. Velciklere bekar duran Kürthüseyin, sonradan onların damadı olacaktır...
Hasibe Hanım ile Arapların Mehmet'in 1911 yılında bir oğulları oluyor. Adını Hüseyin koyuyorlar; çünkü bu, Arapoğlu Mehmet'in babası adı... Her şey yolunda giderken Cihan Harbi patladı... Mehmet, Çanakkale Sığındere'de 19 Haziran 1915'te şehit olduğunda küçük oğlu daha yeni doğmuştu...
Geridekiler küçük oğlanın adını Ömer koydular... Ömer biraz ayaklanınca, dul gelin Hasibe'nin kocaya gitme vakti geldi. O günün adetlerine göre, dul kadın yine aileden biriyle everiliyordu. Hasibe Hanım buna meydan vermedi, Yılıkların dedesi Mehmet'e vardı.
1922 Yılında Yunan gittiğinde Hüseyin 11, Ömer ise 7 yaşına gelmişti...
***
Goñyalı Mehmet'in heyecanı Eğret'e yaklaştıkça artıyordu. Bununla beraber kolunun yokluğundan oluşan boşluk, içini yiye yiye genişlemiş, neredeyse Mehmet'i de yutacak karanlık bir mağara ağzına dönmüştü. Eğret'ten böyle ayrılmamıştı, şimdi tek kollu bir çolak olarak dönmek ona ağır geliyordu. Sırf bu yüzden bir daha buraya gelmemeyi kaç kere düşünmüş; ama oğlu Musa gözünün önüne geldikçe bu fikirden vazgeçmişti. Çayırözü mevkiine gelince azat altına yatıp akşam olmasını beklemeyi düşündü. Köye hava kararınca girmek en iyisiydi, kaputunun içi boş kolu sallanırken kendine bakılması onu bir kez daha yaralardı...
İkindiye doğru, Köy tarafından yaklaşan bir karartı belirdi. Gelen kişi onu tanıdı, 'Yav burda ne eğleniyoñ, garıñı everiyolâ' deyince köye seyirtti. Adamın dediği doğruydu... Meğer savaşa gidenlerden dönenler dönmüş, Mehmet gelmeyince herhalde şehit diye düşünmüşler; Emine Hanım'ı da Devrimbeşlerin Büzükhalil ile evermeye kalkmışlar. Böylece son anda ortaya çıkıp durumu düzeltmiş... Yalnız, oğlu Musa'nın öldüğünü de bu arada öğrenmiş... Kim bilir hangi karışık duygulara boğuldu o sırada...
Sağdan soldan Arapoğlu Mehmet'in küçük yetimi Ömer'i evlatlık almasını tavsiye ettiler. Bu fikri, Emine Hanımın kafasına da sokmuşlardı. Ömer böylece; Goñyalı Mehmet, eşi Danagızı Emine ve evin büyüğü kaynanası Ayşe Hanımdan oluşan yeni evine geldi... Bundan sonra Goñyalı Mehmet ile Emine Hanımın başka çocukları da olmadığı için, 'bir evin bir oğlu' idi...
Yavaştan yavaştan Mehmet'in lakabına eklemeler yapılmaya başlandı. Artık sadece Goñyalı Mehmet değil, arada sırada Goñyalı Çolak diyorlardı. Bazen kaynanasının Danagızı olmasına izafeten Dananıñ Çolak dedikleri de oluyordu. Hacca gittikten sonra 'Hacı Çolak' oldu. Her lakabında mutlaka çolaklığı vurgulandı... Yine de bu söylemlerin hiç birinden yüksünmedi...
Asıl memleketi ile de bağını tam olarak koparmadı. Seyrek de olsa Antalya'nın Toroslardaki dağ köyüne ziyaretler yapıyordu. 1934 Soyadı uygulamasında KURT soyadını almasının sebebi de oradaki ailesiyle aynı soyismini alma düşüncesidir.
Goñyalı Çolak Mehmet Kurt, asker arkadaşı İşof ile birbirlerine verdikleri sözün gereğini yerine getirdiler. Bir farkla ki Neslihan'ı, ölen Musa yerine Ömer ile evlendirdiler. Anıtkaya'nın bilinen Çolakları, Neslihan hanım ile Ömer'in çocuklarıdır.
Biri kız olmak üzere altı çocukları oldu. İki numara olan kız, çok küçük yaşta öldüğünden adı bile hatırlanmıyor. Beş oğlanın isimleri; Mehmet Ali, Selahattin, Salim, Ahmet, ve Halil'dir. 1952 Doğumlu Ahmet'e bu isim, Çolak Dedenin babası adı olması dolayısıyla verildiği düşünülüyor. Ahmet, okuldan mezun olduğu sene, 1965'te vefat etmiş... Diğer dört oğluna bakalım...
Mehmet Ali Kurt
1938 Yılında doğdu. Çolak Dedenin Antalya'daki yeğenleri arasında da Mehmet Ali Kurt varmış. Bu yüzden Ömer'in ilk çocuğuna Çolak dedenin arzusuyla Mehmet Ali adı konulduğu tahmin ediliyor. Hem de ilk isim olan Mehmet, Arapoğlu Mehmet Dede ile Çolak Dedeyi hatırlatıyor...
Mehmet Ali, Devrimbeşlerin Eyüp kızı Esma ile evlendi. Burada derin bir akrabalık söz konusu... Neslihan Hanım İşofun kızı, İşofun ninesi ile karısı Yörüğoğluların Şerife'nin nineleri kardeş; Eyüplerden... Ayrıca Şerife Hanımın anasıyla Eyüp Aydın'ın anaları kardeş, yine Eyüplerden... Sizin anlayacağınız Neslihan Hanım; oğluna hanım, kendine gelin alırken elbette teyzeoğlusunun kızını tercih ediyor...
Mehmet Ali, Esma Hanım ile evlenmekle; Arzıların Çolakmusanın İbrahim Türkmenoğlu ve Akbaşların Mehmethoca ile bacanak oldular...
İkisi oğlan dördü kız, altı çocukları oldu. Yaşlarına göre sıralandığında isimleri; Ayşe, İncilay, Sevda, Ömer, Mehmet ve Hüsna'dır... 1958'de doğan büyük kızı, herhalde Danagızı Ayşe Ninenin adını almış. Yörüğoğluların Seydi Ahmet Tüplek'e vardı... İkici kızı İncilay, Yetimlerin Rafet Azbay; üçüncüsü Sevda, Yörüğoğluların Cengiz Tüplek; en küçük Hüsna da Hatiplerin Şükrü Aykaç eşidir...
Mehmet Ali'nin büyük oğlu Ömer, 1969 yılında doğdu. Mantaroğlu Mehmet kızı Semra ile evlendi. Esra, Eda, Esma ve Muhammet Ali adlarında üç kızıyla bir oğlu var...
Küçük oğlu Mehmet, 1974 yılında doğdu. Gasapların Filaziz kızı Nigar ile evlendi. Esma, Mehmet Ali ve Salim adlarında iki oğluyla bir kızı var. Anıtkaya'da yaşıyorlar...
Selahattin Kurt
Çolakların Ömer'in ikinci oğlu Selahattin 1943 yılında doğdu. İsminin hikayesi bilinmiyor. Deligızınibram kızı Gülfem ile evlendi. Onların da altı çocuğu oldu, üç oğlan üç kız; Mehmet, Emine, Hüseyin, Sema, İsmail, Neslihan... Sonradan bir ayağındaki aksaklık sebebiyle Selahattin, 'Çolakların Topal' diye lakaplandı...
Dumanoğlunun kızı, Hacı Çolak Dedenin hanımı Emine Nine de unutulmuş değil. Selahattin büyük kızına Onun adını vermiş. Emine, Deligızların İsmail Dayısının oğlu İbrahim İdi eşidir. Ortanca Sema, yine Deligızlardan Kesginin Şuayip oğlu merhum Mahmut İdi ile evlendi. En küçükleri Neslihan ise Dandırlı Mesut ile evlendi...
Selahattin'in büyük oğlu Mehmet, 1965 yılında doğdu. Bağımsız olarak Çolak Dedenin adını taşıyan ilk Mehmet Kurt'tur... Çolömerlerin Körsüleyman kızı Fikret ile evlendi. Gülfem Hanımın ninesi Deligız Çolömerlerden olduğunu belirtelim... Mehmet, beş kızkardeşten birini aldığı için haliyle dört de bacanağı oldu: Keçimehmetin Zabit Seçen, Şampayalarınahmetin Halil Salman, Tekirgızıların İsmail Haykır ve Sarasanınahmetin Yaşar Dadak... Ömer, Nurdan ve Gizem adlarında bir oğluyla iki kızı oldu. Nurdan, Gözelalinin Şükrü oğlu Ali Tok eşidir. Ömer, Sağırların Çunkuhamza oğlu Ahmet'in kızı Aygün ile evlendi. Mehmet, Muhammet ve Zuhal adlarında üç çocuğu var...
Selahattin'in ortanca oğlu Hüseyin 1969 yılında doğdu. Hüseyin isim olarak Ömer Dede'nin dedesinin adıdır. Daldalların Ahmet kızı Sultan ile evlendi, Şeyma ve Gülfem adında iki kızı var. Eşinden boşandı...
En küçük oğlu İsmail, Garadelilerin Erol kızı Emine ile evlendi. Selahattin Efe, Pusat ve Buğlem adlarında bir kızıyla iki oğlu var...
Salim Kurt
1947 Yılında doğan Salim, Araplardan Patırmahmut Emmisinin kızı Sultan ile evlendi. Hatiplerin Yağcımahmut ve Güdüğizzetin Emin ile bacanak oldular... Bir oğluyla iki kızı olan Salim, bir dönem Belediye Başkanlığı yaptı. Ortalığı inleten kahkahalarıyla hatırlanır...
İki kızından büyük olan Neslihan, Hamazaların Ademhoca oğlu Ahmet Kaya eşidir. Küçük Hasibe ise, Eyüpçetinin Uncuosmanın Murat Çetin'e vardı...
Çocuklarının büyüğü ve tek oğlu Ahmet, 1969 yılında doğdu. Bu ismin en taze anlamı, Salim'in küçüğü olan ve genç yaşta ölen kardeşidir. daha geriye gidince Çolak dedenin baba adı olduğunu söylemiştik... Ahmet, Tellilerin Yakup kızı Meryem ile evlendi. Garahmetlerin Halil oğlu İbrahim Patlar ile bacanak olurlar... Nuray ve Ömer adında bir kızıyla bir oğlu oldu. Nuray, Yahyalardan Mehmet oğlu Hüseyin Diril eşidir. Ömer ise Güdüğizzetin Emin'in Abdullah kızı Merve ile evlendi, Ahmet adında bir oğlu var. Halen Anıtkaya'da yaşıyorlar...
Halil Kurt
Halil, Çolakların en küçük oğludur; 1955 yılında doğdu. Emine Nine, babası Dumanoğlu Halil'in adı konulsun istemiş galiba... Yahut onun için böyle bir güzellik yapmışlar... Halil de Gobakların Gocakazım kızı Nevin ile evlendi. Alçakların Hacıeminin Mehmet As, Sağırların Ali Osman Sancak ve Hacıların Şerafettinin merhum Süleyman Azbay ile bacanak oldular...
Mehmet, Selami ve Cemile olmak üzere bir kızlarıyla iki oğulları oldu. Üç çocuğun en küçüğü olan tek kızları Cemile, Nevin Hanımın anası adını almış. Yine Gobaklardan Körkemalın Toplahasan oğlu Hüsnü Kaçmaz eşidir...
Halil'in büyük oğlu Mehmet 1972'de doğdu. Şekeralilerin Salim kızı Ayşe ile evlendi. Garaburunun Şevket'in Nevzat Mola ile bacanaktır... Hilal ve Halil adlarında bir kızıyla bir oğlu var...
Halil'in küçük oğlu Selami ilim yolunu seçti. Uzun yıllar Ankara'da çalıştıktan sonra, akademik hayatını Karabük'te sürdürüyor... Gulizosmanın Aziz kızı Azime ile evlendi. Halil Faruk, Zeynep Beyza ve Elif Serra adlarında iki kızıyla bir oğlu var...
Halil Kurt, Çolakların Ömer'in hayatta kalan tek çocuğu olarak, büyük oğlu Mehmet ile birlikte halen Anıtkaya'da yaşıyor...
***
Goñyalı Hacı Çolak'a geri dönelim... Eğret'e geri dönüp temelli yerleştikten sonra, ta Toroslardan aşina olduğu en iyi işe, hayvancılığa yöneldi. Bunda asker arkadaşı İşofun da etkisi olabilir. Ayrıca o yıllarda Eğret'te koyunculuğa çok rağbet vardı. Dağ, bu iş için başlıbaşına bir nimetti... Torunlarını da koyunculuğa yönlendirmiş, uzun süre onunla iştigal etmişler. Üzerinde bulunduğu mevki de aynı adla anılan 'Çolağıñ Çeşme' Hacı Çolak hayratıymış diye duydum...
Tek oğlu Musa ölmüş, başka çocuğu olmamış; fakat evlatlık aldığı Arapların Ömer çocuklarının oluşturduğu Çolaklardaki bütün Mehmet Kurt'lar Hacı Çolak yadigarıdır... Goñyalı Hacı Çolak 1972'de, eşi Emine Hanım ise 1980'de vefat ettiler...
Şu hatırlatmaları yaparak bitirelim: Goñyalı Çolak, Konyalı değil... Dananıñ Çolak, Danalardan değil... Çolaklar, Çolaklardan değil...