Oğlanlara gelelim... Deliosmanın adını alan büyük oğlu, Mihri/Mihriye Hanımla evlendi; zamanla eşinin ismi sülale lakabına dönüştü. Mihrioğlular/Hebbeler, Osman'ın çocuklarıdır...
Küçük kardeş Hüseyin 1859 yılında doğdu. Hasan kızı Gülsüm ile evlendi. Gülsüm Hanımın kimlerden olduğunu bilemeyeceğiz. İbrahim ve Ali Osman adlarında 1889 ve 1891 tarihlerinde iki oğulları oldu. Büyük olan İbrahim, Ayanoğlu/Garahmetlerin Halil kızı Hanife ile evlendi. Hanife Hanım; Cinibiz Dede, Garahmet ve Gabaoğlanın kardeşidir... Küçük Ali Osman ise Gavalcıların Halil kızı Fatma'yı aldı. Fatma Hanım da Goşumcunun halasıdır... İki kardeş İbrahim ve Ali Osman'ın çocuk kaydı yok, haklarında başka bir bilgi de bulunmuyor. Yaşları ve çağın şartları düşünüldüğünde ikisinin de Cihan Harbi kayıpları arasında yer aldığı söylenebilir. Zaten onlardan önce babaları Deliosmanoğlu Hüseyin, 1908 yılında vefat etmişti. Böylece Hüseyin kapısı, 20. yüzyıl başlarında kapanmış oldu. Şehitlerin eşlerine gelince... Hanife, Devrimbeşlerin Godalömere vardı; Delibayramın anasıdır... Fatma ise, Velciklerin Kelhasana vardı; Gugukların Ramazan Ün anasıdır...
Ortanca oğul Süleyman'a sıra geldi. Doğum tarihini bilemediğimiz için ortanca olduğu şüphelidir. Zaten Onun varlığından oğlu sayesinde haberdar oluyoruz. Buna göre Süleyman, Hasan kızı Fatma ile evlenmiş. Fatma Hanımın da kimlerden olduğu bilinmiyor; ama bir kardeşi Hacımahmutlardan Hacıyusuf eşi, yani Etem ile Şimbilin nineleridir...
CİNGEN ALİ
Merhum Süleyman, oğlunun adını doğal olarak Ali koymuş. Hatırlanacağı üzere Deli Kethüda Osman'ın baba adı Ali, Ümmühan Hanımın baba adı ise Süleyman'dı. Dolayısıyla bir koldan Ali-Süleyman serisi başladı; dedelerden itibaren baba, 3. Süleyman; oğul da 3. Ali'dir, arkası gelecek...
Ali'nin babasının tam olarak ne zaman öldüğü bilinmiyor. 1904 kayıtları tutulduğu sırada kendisi 24 yaşında olmasına rağmen Hüseyin amcasının hanesine dahil edilmiş. Belki de babasıyla amcası ayrılmamış, birlikte yaşıyorlarken yetim kalmıştı. Bütün bunlar hep meçhul kalmış, fakat Ali'nin küçüklüğüne dair önemli bir hatırasını torunlarından dinledim...
Bunların avluda dibek gibi büyük bir taş varmış. Sürgü değirmeninin hayvanla döndürüleni değil de tokmakla dövüleni diye düşünelim. Öyle bir mekanizma... Her evde bulunmadığı için bulgur göce dövmeye kadınlar buraya geliyor, hatta etraf köylerden de gelen olurmuş... Tabi o kadar kalabalık ve uzun bekleyiş sırasında, ihtiyaç halince kadınlar helaya gitmek durumunda kalıyor. O günün şartlarında avlunun bir köşesindeki helalar, yılda bir iki kez fırın külüyle paklanıyor. Ali de anasını hela paklarken gördüğü için bu işin ne kadar zahmetli olduğunu biliyor... Kadınların her gidişinde huysuzlanıyor ve en sonunda 'Anam orayı ne zorlukla temizliyor, girmeyin helaya!' diye çıkışıyor. Hatta dediklerine göre, taşlamış kadınları... Taşlananlardan biri de buna 'Ay len, sen ne cingenimişin böyle!' diye karşılık verince, Ali'nin adı cingene çıkıyor. O günden sonra lakabı 'Cingen Ali'...
Cingen Ali büyüyünce, annesi Onu Hacımahmutlardan Yılıkların kızı Şerife ile everdi. Fatma Hanımın bir kızkardeşinin de Hacıyusuf eşi olduğunu hatırlayalım. Belki de Fatma Hanımın kendisi de Hacımahmutlardandı ve gelinini akrabalarından seçti, orasını bilemiyoruz... Cingenali Şerife Hanımla evlenince, Velciklerin Mehmet (Tahtalının babası), Hatiboğlu/Gobakların Hüseyin ve Taşçılar/Tekirdağlıların Ahmet ile bacanak oldular...
Askerlik çağına geldiğinde vaziyet böyleydi. O yıllarda dört yıllık temel askerliğin üzerine aralıklarla sekiz yıl kadar daha süren rediflik sistemi uygulanıyordu. Bu yüzden normal bir kişinin on yılı aşkın askerliği oluyordu. Ali'nin temel askerliği sonunda, 1903'te bir oğlu oldu, babasının adı olan Süleyman ismini verdi. Redif askerlik dönemini aralıklarla memleketin çeşitli yerlerinde geçirdi. Akıllarda Yemen ve Kuzey Afrika kalmış... Bu dönemde, 1908 yılında büyük kızı Şefika doğdu. Sonra Mehmet ve Fatma...
Redif askerlik de bitince Eğret'e dönen Ali, hayatının normaline de dönecekti; ama Kader buna fırsat vermedi. Çünkü, harpler darpler bitmek bilmiyordu, yeni patlayan Cihan Harbi sebebiyle seferberlik ilan edilmişti. Hadi bakalım tekrar askere, dediler...
Cingenali bir daha Eğret'e dönemedi. Çanakkale'ye sevk etmişlerdi, orada çok şiddetli çarpışmalar yaşanıyordu. 33. Alay; 3. Tabur; 9. Bölük askeriydi. Cephede yaralanınca Haydarpaşa Hastanesine gönderdiler; orada 25 Kasım 1915 günü şehit oldu...
Bundan sonra dört yetimiyle başbaşa kalan Şerife Hanım çocuklarının hem anası hem babası oldu. Gerçi çocukların nineleri de vardı, ama zaten yaşlanmış Fatma Hanım 1926 yılında vefat etti. çocukları için gerekeni yaptıktan sonra 1943 yılında kendisi de hayata veda etti... Çocuklarının durumuna bakalım...
Büyük kızı Şefika, her ne kadar 1913 yılında doğdu diye kaydedilmişse de sonradan dava açarak bu tarihi 1908 olarak düzelttirmiş... Dolaksızın İsmail'e vardı. Salih, Ahmet, Mevlüt ve Nadire Kırım'ın analarıdır... Eşinin vefatından sonra Çatalların İbiş'e vardı, orada da Yakup Tür'ün anası olacaktır. 1982 Yılında vefat etti...
Küçük kızı Fatma/Fadime, Tekelilerin Halil'e vardı; Köressanın anası Gasaphalil (Halil Temel)in ninesidir... Eşi Tekelioğlu Halil vefat edince Eftedli Yenihasan ile evlendi. Aslında Yenihasan ile Fadime akraba olurlar... İzah edelim: Tamamen şifahi anlatımlara göre Deliosmanlardan üç kız, bilinmeyen bir tarihte biri Dandır, biri Karacahmet, diğeri de Beşkarış'a gelin oldular. Hatırlanacaktır, 1847 tarihli belgede Kethüda Osman'ın küçük yaşta Emine, Şerife ve Ayşe adında üç kızı vardı. Bunların akıbeti anlaşılamamıştı. İşte rivayetlerdeki üç köye giden üç kız bunlardır... Yenihasan da Karacahmet'e giden kızın torunudur... Yani Cingenalinin kızı Fadime, büyük büyük halasının torununa varmış oluyor... Fadime Hanım da 1988 yılında vefat etti...
Cingenalinin iki kızının durumu böyle. Şimdi sıra geldi, iki oğlunun macerasına...
Cingenalinin Süleyman
Cingenalinin büyük oğlu 1903 yılında doğdu. Ona, isim döngüsüne riayet edilerek dedesinin adı olan Süleyman ismi verilmiş. Önce Onbaşıoğlu İdirizlerin Hasan kızı Kezban (Gızılgız) ile evlenmiş. Gızılgızın Gülsüm ninesi sonradan Cingenalinin Hüseyin emmisine varmıştı, kan bağı olmasa da aralarında böyle bir bağlantı var. Ayrıyeten Gızılgızın annesi Aliye Hanım Aliciklerden... Lakin uzun sürmemiş bu evlilik, ayrılmışlar. Bundan sonra Süleyman'ın Afyon hayatı başlıyor...
Afyonlu Huriye Hanımla ikinci defa evleniyor. Ali Osman adını verdiği bir oğlu dünyaya geliyor. Üçüncü evliliğini Döğerli Azime Hanımla yapmış ve ondan da Zeynep adında bir kızı dünyaya gelmiş. Sonra 1930 yılında Cingenalinin Süleyman, 1934 yılında Huriye Hanım ve 1936'da Azime Hanım peş peşe vefat etmişler...
Ali Osman'ın Zeliha Hanımla evlendiği, 1962 yılında Güler adını verdikleri bir kız dünyaya geldiği, ancak bu kızın bir yaşındayken vefat ettiği kaydedilmiş...
Cingenalinin Süleyman ve hanımları vefat ettikten sonra bu iki çocuğu, Ali Osman ve Zeynep de vefat etmişler.... Bildiklerimiz bunlar...
Cingenalinin Mehmet
Çanakkale Şehidi Cingenalinin küçük yetimi Mehmet, büyüyünce Tığlıların Kürtmusa kızı Fadime ile evlendirildi. Fadime Hanım Demircisalih ile Kelyusufun kardeşidir... Bir kız kardeşi de Galgancıların Osman'a vardığı için onunla da bacanak oldular...
İkisi oğlan ikisi kız, dört çocukları oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri Süleyman, Şerife, Adem ve Aysun/Saadet'tir... Dört çocuğun anası Fadime Hanım, 1969 yılında vefat etti... Cingenalinin Mehmet ise, Fadime Hanımdan tam 15 yıl sonra, 1984 yılında vefat etti...
Ninesinin adını verdikleri büyük kızı Şerife, Galgancıların Osman oğlu İbrahim Aytar eşi oldu. Şerife ile İbrahim teyze çocukları oluyor... Küçük kız Aysun İstanbul'a gelin oldu, ama yabancıya değil; hani Dolaksızlara gide Şefika Halanın tek kızı Nadire vardı, işte onun oğluyla evlendi... Oğlanlara gelelim...
Erken dönemde Afyon'a yerleşti Süleyman, terziydi... Seksenlerin başında, Uzunçarşıya bakan ikinci kat dükkanının camında 'Tüccar Terzi Süleyman Saçan' ibaresini gördükçe gururlanırdık. Bizim köylüymüş çünkü... Sonradan öğrendik, aynı binadaki bir başka bizim köylü terzi Akömerin İzzet Kök'ün de ustasıymış...
Üçü kız üçü oğlan, altı çocukları var. Mehmet, Nurettin, Hayriye, Fatma, Ayşe ve Ertuğrul... Genç yaşta vefat eden teyzesinin adını verdikleri Hayriye, Konyalı bir beyle evlenmiş, şimdi yurtdışında yaşıyorlar... Ayşe'nin merhum beyi Afyonluymuş... Ninesinin adını verdikleri ortanca kızları Fatma ise, Gobakların Kelşaban oğlu Hüseyin Kaçmaz eşidir...
Büyük oğlu Mehmet, Akörenli Fatma ile evlendi. Çağrı, Büşra ve Süleyman adlarında iki oğluyla bir kızı var. Büşra Ankara'ya gelin gitmiş, Çağrı ise Uşaklı bir hanımla evlenmiş...
Ortanca oğluna Nurettin ismi konulmasını Fatma nine istemiş. Kayıhanlı Zeynep Hanım ile evlenen Nurettin'in, adları Alperen ve Süleyman olmak üzere iki oğlu var...
Küçük oğlu Ertuğrul da Kayıhanlı Ahsene ile evlendi. Abisinin eşi Zeynep ile Ahsene Hanım emmi kızı oluyorlar... Yusuf, İshak ve Erva adlarında üç çocuğu var...
Tüccar Terzi Süleyman Saçan ve Muzaffere Hanım emeklilik günlerini, Afyon'daki evlerinde çocukları ve torunlarıyla birlikte geçiriyorlar...
Önce Kilisli Nazmiye Hanım ile evlendi; Fatih, Buğra ve Oğuzhan adlarını verdiği üç oğlu var... Daha sonra Bursalı Burcu Hanımla evlendi... Oğulları Fatih, Ankara'da; Buğra ise Bursa/Kemalpaşa'da yaşıyor. Oğuzhan, öğretmen...
***
1840 Yılında öldüğü belirtilen Kethüda Deli Osman'ın üç torunundan en küçük Hüseyin nesli günümüze ulaşamadı. Büyük torun Osman'ın çocuklarına Mihrioğlular/Hebbeler denildi, EŞİT soyadını aldılar. Ortanca torun Süleyman'ın tek çocuğuna Cingen Ali denildiği için sülale lakabı Cingenaliler oldu. 1934 Soyadı uygulamasından itibaren SAÇAN soyismini kullanıyorlar. Halen bunlardan Anıtkaya'da oturan bulunmuyor...