13 Nisan 2023

Türkmenler

     
    Bilhassa Emirdağ'dan Eğret'e ciddi anlamda bir göç dalgası yaşanmış. 19. Yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen bu hareketliliğin Eğret'e mahsus olmadığı bir gerçek. 

    Emirdağ, Orta Asya ve Ortadoğu'dan Anadolu'ya yönelen göçebe Türklerin ilk uğrak merkezlerinden biri olmuş. Burada bir müddet (bazen bir kaç asır) kaldıktan sonra Anadolu'nun başka yerlerine dağılmaya devam etmişler. Bu göç hareketinden Eğret de kendine düşeni almış. Daha önceki dönemlerde de Emirdağ kökenli Yörük/Türkmenlerin Eğret'e yerleşmiş olması çok normaldir. Kayıtlara geçmediği için onları bilmiyoruz. Yine de Gedikoğlular onlara örnek olarak verilebilir. Her ne kadar Türkmen oldukları yahut Emirdağ'dan geldikleri belirtilmese de Gedikevi Köyü mahreçli oldukları için bu lakabı alan sülale, kaydedilmeyen Türkmenlerden biridir.

    19. yüzyılın ortalarından itibaren gelenler kayıt altına alınmış, konumuz bunlar... 1830 Tarihli kütükte öyle bir ibareye rastlanmazken, 1904 kütüğünde 'Türkmenoğlu' diye kaydedilmiş beş hane bulunuyor. Bunlar; 

    1. Türkmenoğlu Ömer; Arzılar, Tüblek-Türkmenoğlu'lar... Ömer'in babası Musa, Selimlere bekar durup onların kızı Arzı ile evlenerek Eğret'e yerleşmiş. 

    2. Türkmenoğlu Osman; Kürtosman, Yakışır'lar... Ataları Doğu vilayetlerinden Emirdağ'a, oradan Şuhut'a gelmişler. Osman Şuhut'ta doğmuş sonra Eğret'e gelmiş. Tomanlara bekar durup onlardan evlenerek Eğret'e yerleşmiş.

    3. Türkmenoğlu Yörük Halil; Yumruklar, Tüblek'ler... Manavözü Köyünden gelip Eğret'te Eyüplerin kızıyla evlenip yerleşmişler, daha sonra kurulan akrabalıklarla kökleşmişlerdir.

    4. Türkmenoğlu Ahmet; Yörüğoğlular, Tüplek'ler... Türkmenoğlu Yörük Halil ile kardeşler.

    5. Türkmenoğlu Hasan; nesli bugüne ulaşmamış... 

    Konumuzu teşkil eden Türkmenoğlu Hasan'a geçmeden önce, yine Emirdağlı olduğu bilinen: ancak Türkmenoğlu kaydı düşülmemiş üç hane daha var, onları da aradan çıkaralım. 

    6. Emirdağlı Çoban İbrahim; Karıkoca bu iki yaşlı Emirdağlının çocukları yok. Çobanlık yaptığı özellikle belirtilmiş, Eğret'e geldiklerinde evli oldukları anlaşılıyor.

    7. Emirdağlı İbrahim; Muslular, Efe-Yıldız'lar... Ataları Suriye'den Emirdağ'a gelmişler. Son dönemde beş kardeş Emirdağ'dan Çatalçeşme'ye inmişler. O kardeşlerin ikisi ise Eğret'e gelmiş. Biri Daldallardan diğeri Amcalardan kız alarak Eğret'e yerleşmişler...

    8. Emirdağlı Yörük Tahir; Tingildekler; Akyol'lar... Eğret'e en son gelen Emirdağlı olan Tahir, Tingildeklerin dul ninesi ve bir Türkmen olan Ümmühan Hanım ile evlenerek Eğret'e yerleşmiş...

    Türkmenoğlu Hasan

    1855 Yılında doğduğu belirtilen Türkmenoğlu Hasan, aynı doğum tarihli Elif Hanım ile evlenmiş. Eğer kütükte yazılan bu bilgiler doğruysa, Türkmen Hasan'ın Eğret'e geliş tarihi de bir o kadar eski olmalıdır. Tabi doğduktan çok sonra gelmediyse... Akılda tutulması gereken bir başka husus da Eğret'e gelen kişinin Hasan'ın babası Türkmen İbrahim olabileceğidir... O zaman eşi Elif Hanımın Eğretli olabileceği ihtimali ortaya çıkar...

    Emirdağlı Türkmen/Yörüklerin Eğretlileşme süreci, Eğretli bir kızla evlenmeyle başlıyordu. Bu ilk adımdan sonraki kuşaklarda doğal akrabalık gelişimiyle de süreç tamamlanıyor, artık onlar da Eğretli oluyordu. Tabi her Türkmende aynı süreç yaşanacak diye beklemek gerçekçi olmaz. Oğlun yoksa bu sefer süreç tersten işler, kızlarını Eğretlilere vererek oraya yine de kök salmış olursun.

    Türkmen Hasan ailesinde de benzer bir durum yaşandı. Bir defa Hasan'ın Şerife adında bir kız kardeşi vardı, baştan onu söyleyelim. Şerife Hanım, Dedelerin Deliveyis eşi oldu; Aliguru, Hamdihoca ve Akgalak Çaparın nineleridir... Ayrıca kızı Ümmü vasıtasıyla Tingildeklerin Sevgilidedenin de ninesi olur... Bu bilgi burada dursun, biz Hasan'a dönelim...

    Türkmen Hasan ile Elif Hanımın oğlu olmadı. Ayşe ve Fatma adında iki kızları oldu. Ayşe, Hasan'ın anası adı oluyor, 1886 yılında doğdu. Deliveyis oğlu Hüseyin'e, yani Şerife Halasının oğluna vardı. Bir süre sonra Aligurunun anası olacaktır. Ayrıca bir kızı Şefika, yine Tingildeklerin Musa Kasal (Seyfettin Kasal'ın Dedesi)ne varacak... Türkmen Hasan'ın büyük kızı böyle...

    Küçük kızı Fatma/Fadime ise 1894 yılında doğdu. Bekiralilerin Ali'nin ikinci eşi oldu; Buydeycigadirin anasıdır... Buydeycigadirin bir kızı olsaydı herhalde Fadime adını verirdi. Gerçi Onun yerine Palavur, bu adı kendi kızına vererek Türkmen ninesinin adını yaşatıyor... Tabi Palavurun Abisi, Türkmen Hasan'ın adını almış dersek hayalcilik yapmış olmayız...

    Görüldüğü üzere oğlu olmadığı halde Türkmen Hasan'ın Eğretlileşme süreci netice vermiş oldu... Gerçi daha küçük kızını evermeden eşi Elif Hanım vefat etmişti. Kendisi de torunu Abdülkadir'i ya gördü ya görmedi; adını verdikleri Hasan Dadak'tan belki haberdar olmuştur...

    Eğretlilerle evlenen Türkmenler, mutlaka başka bir sülale lakabıyla günümüze ulaştıklarını gördük. Oğlu olmayıp da kızlarını Eğretlilere veren Hasan'ın lakabı değişmedi, hatta sülalesine de 'Türkmenler' denildi.

    Türkmenoğlu Abdullah

    Türkmenler diye anılan bir başka aile de Müdüroğlular... Halbuki onların Mollahmetler mensubu oldukları malum. Biraz araştırınca, Türkmenler yakıştırmasının Müdüroğlunun anası Sultan Hanımdan kaynaklandığı anlaşılıyor. Meğer Türkmen Hasan'a benzeyen biri daha varmış; Türkmen Abdullah... Onun da oğlu olmamış, üç kızı var... Kütükte kayıtlı olmamasının sebebi, 1904'e gelindiğinde karı koca hayatta olmamalarıdır...

    Türkmen Abdullah ile Ümmühan Hanımın üç kızını tespit edebildik; Eşe, Ayşe ve Sultan... Büyükleri Eşe, 1860 yılında doğmuş. Gobakların Hüseyin eşi; Kelşaban, Körhalil, Körkemal, Gocakazım, Pafıldakmahmutun nineleridir...

    Ortanca kızı Ayşe ise 1869 doğumlu... Apdıramanların Abdurrahman'a vardı; Curağın annesi ve Sıntırırmızan, Garakazım, Danagafa, Bokuşağınapdıramanın nineleri (anneanneleri)dir...

    Türkmen Abdullah'ın en küçük kızı, 1871 doğumlu Sultan ise Mollahmetlerin Ahmet'e vardı. Müdüroğlu Mehmet Ali Eşiyok'un anasıdır...

    Emirdağ menşeli Türkmen/Yörükleri inceledikten sonra, oğulları olmadığı için izleri silinip gitmiş olan bu iki Türkmen aileyi ele almamak olmazdı. Üstelik 'Türkmenler' diye adlandırılan bir sülaleyi yalnız bunlar temsil ediyorken...


12 Nisan 2023

Müdüroğlular


    Mollahmetoğlu kardeşlerin büyüğü olan Halil ile başlayalım... 1886 Doğumlu, uzun boylu kumral sakallı Halil'in1830'larda oğlu yoktu. Anlaşılan, 50 yaşından sonra iki oğlu dünyaya gelmiş; bunların isimleri Mehmet Ali ile Mahmut... Hangisinin büyük olduğu konusunda hiç bir fikir yok; çünkü kayıtlar tutulduğu sırada ikisi de hayatta değildi. İlk kayıt sırasında henüz doğmamışlardı, ikinci kayıt esnasında da hayatta değillerdi; böyle bir durum... Çocuklarına bakınca Mehmet Ali büyük olduğu düşünülebilir... Biz Mahmut ile devam edelim...

    Mollahmet oğlu Mahmut

    Mahmut, Ali kızı Şerife ile evlenmiş; ama eşinin kimlerden olduğuna dair bilgi yok. Bununla beraber, ayrı anadan olmak kaydıyla, Şerife Hanımın Gılindirin kardeşi olabileceği notunu düşelim... Fakat şurası kesin ki Mahmut, Kelahmetlerin atası Arzımanoğlu Ömer ile bacanaktı... 1891 yılında Kamil ve 1900'de Hafize adlarında bir kız ve bir oğulları dünyaya geldi. Hafize doğduktan kısa bir süre sonra da zaten Mahmut vefat etti...

    Mollahmetlerin Kamil, Şeherlioğlu Kedimehmetin kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım, Gadıngızların Ahmetçavuşun kardeşidir. Ablaları Fadime de Bükürlerin Mehmet'e varmıştı, bu yüzden Mehmet ile Kamil bacanak oldular... Henüz çocukları yoktu, Cihan Harbinde Kamil'in bahtına Çanakkale düştü... Mahmut oğlu Kamil; 1. Kolordu, 1. Fırka, 70. Alay, 1. Tabur Piyade Neferi iken, 19 Nisan 1915 günü Seddülbahir Muharebesinde şehit oldu... Eşi Ayşe Hanım bundan sonra Dayıların Hasan'a vardı, Vahit Ustanın ninesidir...

    Kızı Hafize ise Bolvadinli Çakallardan Irafan lakaplı Hüseyin'e vardı. Oğullarından birine şehit abisinin adını verdi. 'Irafanın Kamil' diye bilinen Kamil Dalgalı şehit dayısının yadigarıdır... Çocukları şimdi İzmir'de yaşıyor...

    Mollahmet oğlu Mehmet Ali

    Mollahmetoğlu Mehmet Ali, Ayşe Hanımla evlendi. İncelemeye esas alınan kayıtlar tutulduğu sırada karı koca ikisi de vefat ettiği için Mehmet Ali ile Ayşe Hanım hakkında başkaca bilgimiz yok. Dolayısıyla Onun kimlerden olduğu da meçhul. Bildiğimiz tek şey 1869 yılında bir oğulları olduğu ve adını Ahmet koydukları...

    Mollahmetlerin Ahmet, Abdullah kızı Sultan ile evlenmiş. Kayıtlar tutulduğu sıradaki kütüğü incelediğimizde Sultan Hanımın kimliği ve kimlerden olduğu hususunda bir fikir yürütemiyoruz. Çünkü anası da babası da ölmüş... Yalnız  başka bir husus var ki Sultan Hanım hakkında bize bir fikir verebilir. 

    Ahmet çocuklarının oluşturduğu Mollahmetler hanesine 'Türkmenler' de diyorlarmış. Burada tuhaf bir durum oluşuyor, çünkü Emirdağ kökenli Türkmenler kaydedilirken zaten Türkmenoğlu diye özellikle belirtiliyor; Arzılar, Yörüğoğlular, Yumruklar, Yakışırlar hep Türkmenoğlu olarak kaydedilmişler. Oysa sözünü ettiğimiz Ahmet'in, Mollaahmetoğlu olduğu belirtilmiş. Türkmenlerden olsa niye böyle yazsınlar. Demek ki Türkmenlik Ahmet'te değil; öyleyse kimde? 

    İşaretler Sultan Hanımın Türkmen kızı olduğu yönünde. Bu durumda varacağımız sonuç; Türkmen Abdullah ile Ümmühan Hanım gelip Eğret'e yerleştiler. Oğulları olmadı, üç kızları vardı. Bunların büyüğü Ayşe Gobakların Hüseyin'e; ortanca Ayşe/Eşe Apdıramanların Abdurrahman'a; küçük Sultan da Mollahmetlerin Ahmet'e vardı. Sonra Türkmen karı koca Abdullah ile Ümmühan vefat ettiler. Kızların birisi Gobaklar(Kaçmaz)ın Ninesi; biri Bokuşağın Apdıraman, Danagafa, Curak ve Sıntırırmızanın anneanneleri; diğeri de Müdüroğlunun anası oldu... Şimdi Müdüroğluna doğru ilerliyoruz...

    Türkmen kızı Sultan ile Mollahmetoğlu Ahmet'in üç oğlu ve üç kızı oldu. Yaşlarına göre onların isimleri; Halil, Arif, Ayşe, Ümmühan, Kezban ve Mehmet Ali'dir...

    Üç kızın gelecekteki durumunu belirtip üç oğlanın hikayesine geçelim... Büyük kızı Ayşe 1902 yılında doğdu. 'Mor Eşe' diye lakaplanmıştı, Çolömerlerin Halil eşi oldu; Şampayanın anasıdır, 1984'te öldü... Ortancaları Ümmühan 1906'da doğdu. Şaşdımoğlu Mustafa'ya vardı; Ömeronbaşının anasıdır, 1965'te öldü... Küçük kız Kezban ise 1910'da doğmuş. İdirizlerin Gambırtevfik eşi oldu, 1981'de öldü...

    Oğlanların ortancasından başlayalım... Arif, 1901 yılında doğdu. Cihan Harbi başladığında evlenmemişti, yaşı küçüktü çünkü... Aynı sebepten önce askere de almadılar. Abisi Halil gitmişti mesela, fakat Arif daha 13 yaşındaydı... İşler gittikçe sarpa sardı, eli silah tutan herkesi silah altına aldılar. Arif de 1916'da asker olduğunda 15'ine gelmişti. Yemen Cephesine gittiğini, Hicaz'dan gönderdiği bir mektuptan anlamışlar. Sonrasında kendisinden hiç bir haber alınamamış...

    Halil Çavuş

    Büyük oğlu Halil 1891 yılında doğdu. Sıradan bir Eğretli olarak hayatını sürdürüyordu; ta ki askerliğine kadar... Uzun süren bu dönemde 'Çavuş' rütbesini aldı ve bundan sonraki hayatında da 'Halilçavuş' olarak tanındı. Askerliğinin bir bölümü de Cihan Harbine denk geldi. Çanakkale'de en çetin çarpışmalarda bulundu. Tekirgızıların Kelhasan (Gambırömerin babası) ile aynı birlikte, hatta aynı mangadalardı; Onun ve Onun gibi binlerce arkadaşının şehit olduğunu gördü. O zaman belki eniştesi değilmiştir, Çolömerlerin Halilçavuş ile de aynı birlikte vuruştular, ama takımları değişikti... Sonuçta sağ salim Cihan Harbinden çıkabildiler...

    Eğret'e döndüğünde Hassönlerin Hüseyin kızı Kezban ile evlendi. Kezban Hanım, Cihan Harbinde şehit olan Emirhanoğlu Mehmet'ten dul kalmıştı... Derken Eğret işgal edildi. Onlara karşı açılan cephelerde düşmanla savaştığı tahmin ediliyor. Bu arada gizli gizli köye gelir gidermiş. Yunanlar bunun casusluk, direniş gibi çalışmalar yaptığını biliyor; ama yakalayamıyorlarmış. 1922 Yılında Yunanlar çekilmeye yakın bir gün yakalıyorlar. İşkence ediyorlar, arabaya bağlayıp Olucak yakınlarına kadar sürüklüyor, sonra da orada yakıp öldürüyorlar... Öldü demek doğru olmaz, Çanakkale'de ıskaladığı şehadet turnasını gözünden vuruyor...

    Babası şehit olduğunda kızı Muzaffere'nin ana karnında olduğu söyleniyor. Bir rivayete göre de kucaktaymış. Eşi Kezban Hanım aylarca 'Dağların ardından, Bağların ardından...' diye ağıt yakmış...

    Halilçavuşun küçük kızı Muzaffere büyüyünce Eminlerin Kelsüleymana vardı. Abdullah ve Ahmet adında iki oğlu doğduktan sonra ayrıldılar. Sonra Delibana vardı, 2006 yılında vefat etti... Eminlerden küçük oğlu Ahmet'i Halilçavuşun kardeşinin hanımı Gızılgız büyütmüş...

    Müdüroğlu

    Kendi babasının adını verdiği en küçük oğlu Mehmet Ali 1912 yılında dünyaya gelmiş. Ona gelene kadar herkes Mollahmetoğlu diye anılmışken Mehmet Ali'nin neden 'Müdüroğlu' lakabına layık görüldüğü konusunda bir açıklama bulamadım. Kendisinden sonra Mehmet Ali'nin çocukları da 'Müdüroğlular' diye adlandırılacak...

    MüdüroğluŞaşdımoğlu Ömer kızı Hayriye ile evlendi. Hatırlanacağı üzere Ümmühan Ablası da Hayriye'nin Abisi Mustafa'ya varmıştı. Değişik usulü denilen bir evlilik yapmışlar... Ayrıca bu evlilikle Bükürlerin Mehmet oğlu Mustafa ile bacanak oldular; lakin o sırada Mustafa vefat etmişti...

    Müdüroğlu ile Hayriye Hanımın Cemal ve Mevlüt adını verdikleri iki oğlu dünyaya geldi. Sonra 1934'te Hayriye Hanım vefat etti... Daha yirmi yaşındaydı ve küçük oğlu Mevlüt henüz yaşına girmemişti... Zaten kendisinden bir müddet sonra Mevlüt de öldü... 

    Müdüroğlu ikinci olarak Arapselimlerin İbrahim kızı Ayşe/Eşe ile evlendi. Ayşe Hanım Arapşükrünün kardeşidir... Bu ikinci evliliği yoluyla da Bilallerin Ercep ile bacanak oldular... Eşe Hanımdan da Mustafa adını vereceği bir oğlu oldu... Ve Eşe de vefat etti... Son olarak İdirizler/Onbaşıoğluların kızı, Gızılgız lakaplı Kezban Hanım ile evlendi. Bu seferki bacanakları Gocaosman ile Eselerin Ese'dir... 

    Gızılgızdan çocuğu olmadı, ölene kadar birlikte yaşadılar. Zaten araları fazla açılmadı; Müdüroğlu 1984, Gızılgız 1986'da vefat etti... İki oğlunun macerasına bakalım...

    Müdüroğlunun Cemal
    Hayriye Hanımın oğlu Cemal 1930'da doğdu, babasına nisbetle 'Müdüroğlunun Cemal' diye lakaplandı. Mardakların Kelmısdıfa kızı Fatma ile evlendi. Patırmahmutun Koreli ile bacanak oldular... Oğlu olmadı, beş kız babasıdır; isimleri Hayriye, Sultan, Kezban, Emine ve Özlem'dir...

    Şu isimlere bir bakalım... Hayriye malum, Cemal'ın anası; Sultan, Müdüroğlunun anası Türkmen Kızı; Kezban... bunu bilemedim Gızılgızın adı olarak konmuş olabilir; Emine, Cemal'ın anneannesi adı... Yani her ismin mazide bir karşılığı var. Özlem ayrı tabi...

    Müdüroğlunun Cemal'ın kızların evlilik durumuna gelince... Hayriye, Arabın Muhittin Zenger eşidir. Büyük kızını, analığının yeğenine vermiş... Sultan, Olucaklı Muammer ile evlendi... Kezban, Gobakların Körhalil oğlu İsmail Kaçmaz eşidir; Annesi yoluyla İsmail ile akrabalık var... Dördüncü kızı Emine, Konyalı Mehmet ile; en küçükleri Özlem de Hamurköylü Mehmet ile evlendiler...

    1954 Yılında doğan ve beş yaşındayken ölen Ümran adında bir kızı daha varmış Cemal'ın. Daha önemlisi, bir oğlu da dünyaya gelmiş. 1963 Yılında doğan bu oğluna 15 yaşında şehit olan emmisinin hatırasına Arif adını vermiş. Lakin küçük Arif de üç yaşında ölmüş...

    Müdüroğlunun Cemalettin 2013 yılında vefat etti. Eşi Fadime Hanım da dört yıl sonra, 2017'de onu takip etti...

    Müdüroğlunun Çapar
    Müdüroğlu, 1935 yılında doğan küçük oğluna Mustafa adını verirken; hem eniştesi hem kaynı olan Şaşdımoğlu Mustafa'nın hatırasını gözetmiş olmalı... Zira Mustafa da tıpkı kardeşi Hayriye gibi genç yaşta vefat etmişti.... 

    Mustafa, kızıla çalan saçları kaşları sebebiyle küçüklüğünden itibaren 'Çapar' diye lakaplandı. Dedelerin Çapar ile karışmasın diye buna 'Müdüroğlunun Çapar' demişler. Sonra adı unutuldu, ölene kadar bu lakabıyla anıldı...  

    Çapar, Paşanınhüseyin kızı Muzaffere ile evlenip Irafanın Kamil ve Dolağın Ahmet ile bacanak oldular.... Kamil ile olan akrabalık hatırlanacaktır, adı bile Mollahmetlerdendi...

    Bu iki bacanağından başka, Çaparın iki bacanağı daha vardı. (Paşanın Ümmühan Nine, önceden Tekelilerin geliniydi çünkü ve yanında üç çocuğuyla Hüseyin'e gelmişti.) Bu büyük bacanakları Dönelerin Mehmet (Ganininhasanın babası) ile Avkathilmidir...

    Müdüroğlunun Çapar erken dönemde İzmir'e göçtü. Orada bu geniş bacanak/akraba çevresi ve lakapların verdiği özgüvenle latifeler yapar 'Bubam Müdür, Gayıntam Paşa' diyerek kasalırmış... Anıtkaya'da iken iki oğlu vardı, İzmir'de bir oğlu daha doğmuş. İsimleri Halil, Arif ve Hüseyin'dir... Halil ve Arif, şehit olan iki amcanın adları; Hüseyin ise Paşa kayınpederin...

    Büyük oğlu Halil 1964 yılında doğdu, Mılıklarlı Huriye ile evlendi. Mehmet Ali ve Ayşe adında bir kızıyla bir oğlu var. İzmir'de yaşıyorlar...

    Ortanca Arif 1969 yılında doğdu, Sıntırların Kelhasanın Ali kızı Emine ile evlendi. Dıkmanın Ahmet Özen ve Sağırların Ahmet Sancak ile bacanaklar... Kelhasanların Mollahmetlerden olduğunu söylemiştik, dolayısıyla Arif ile Emine arasında zaten temelden bir akrabalık bulunuyor. Ayrıyeten Emine'nin anası, Arapşükrünün hanımı Hanife'nin kızıdır. Hanife ise Gılindirin kızı... Gılindirin de yukarıda adı geçmişti... Hasılı, Emine ile Arif nerden baksan akraba oluyor... Onların da  Mehmet Ali ve Gizem adlarında bir oğluyla bir kızı var ve İzmir'de oturuyorlar...

    Çaparın en küçük oğlu Hüseyin İzmir'de doğdu. Banazlı Naime ile evlendi, bir kızı ve bir oğlu var. Oğlanın adı bir parça Çaparı hatırlatıyor: Mustafa Cem... Hüseyin de halen İzmir'de yerleşik...

    Çapar 1993 yılında İzmir'de vefat etti. Eşi Paşahüseyin kızı Muzaffere de yine İzmir'de 2001 yılında öldü...

    ***

    Müdüroğlu 1934 yılındaki Soyadı uygulamasında manidar bir soy isim seçmiş kendine; EŞİYOK... Anlatılanlara göre, olay tam da Hayriye Hanımın vefat ettiği döneme denk gelmiş. Müdüroğlu o bungun halinde 'Yav eşim yok işte, böylece yazıverin!' demiş. Memur da öylece 'Eşi Yok' diye yazıvermiş...

    Yalnız Müdüroğlunun babası Mollahmetoğlu oğlu Ahmet 1938'de, annesi Türkmen kızı Sultan Hanım ise 1949 yılında vefat etmiş görünüyor. Yani yukarıdaki soyadı hikayesinde sağ oldukları için seçim hakkı onlara verilmiş olmalıdır... Belki de ihtiyar Mollahmetoğlu işleri genç oğluna bırakmıştı... 



10 Nisan 2023

Eminler

    
    Bu sülaleye 'Eminler' denildiği 1882 tarihli bir belgeden anlaşılıyor. Burada 'Emin oğlu' diye ifade edilen kişinin baba adı Emin olmadığına göre, sülaleye Eminler deniliyor, resmiyette de 'Eminoğlu' ifadesi kullanılıyordu. Bu durumda sülalenin geçmişinde, adını veren bir Emin bulunduğu kesin demektir. 

    Sözü edilen belgeden daha eski bir kaynak elde bulunmadığı için önceki dönemle ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Bununla beraber halk arasında Hacı İbrahim Türbesi, 'Eminlerin Tekke' diye biliniyor. Bu adlandırma büyük ihtimal, türbe ile Eminlerin ev komşu olduğu için yapılmıştır. O zaman da Eminlerin evin neden orada bulunduğu sorgulanabilir. Hacı İbrahim tekke ve zaviyesi o civarda olmalıdır. Zaviyenin dibine birisi ev yapacaksa mutlaka o müessese ile alakadar biridir. Şu halde Eminler sülalesinin, geçmişin meçhul bir vaktinde Hacı İbrahim Zaviyesi ile yolunun kesiştiği söylenebilir.

    Günümüze yansıyan kısmına göre Eminler ele alınacaksa, başlangıç olarak 1882 tarihli tereke belgesi kabul edilmelidir. Biz de onu esas alarak inceleyeceğiz. Yalnız Eminoğlu Hüseyin'e ait terekeye geçmeden önce, macerası çok kısa süren kardeşinden bahsedelim ki sonradan konu dağılmasın... Yaşını ve başka özelliklerini bilmediğimiz Emin adında bir kardeşi vardı. Eminoğlu Emin, Ayşe ile evliydi; fakat Ayşe Hanım hakkında da ayrıntılı bilgimiz yok. Kendilerinden bizi haberdar eden tek kızları Fatma'dır... Buna göre, Emin vefat edince dul kalan Ayşe Hanım, yanında kızı tay olduğu halde Hamzaoğlu/Tongulların Hasan'a vardı. Oradan Arapselimlerin Abdurrahman'ın hanımı olacaktır... Ayrıca Fatma'nın orada karınkardeşi Hasan doğacak, Hasan'ın üvey kızı Elif yine Arapselimoğlu İbrahim'e varıp Arapşükrünün anası olacaktır. Ayrıca aynı Hasan'ın torunu Zehra, Conahmetin hanımı olacaktır... Bu karışık ve küçük ayrıntıdan sonra asıl konuya geçebiliriz. Eminoğlu Hüseyin'e ait tereke mealen şöyle:

    ...Afyon'a bağlı Eğret köyü ahalisinden iken bundan önce vefat eden Eminoğlu Hüseyin Ağa ibni Mehmet’in veraseti nikahlı eşi Hüseyin kızı Hafize Hatun ile yetişkin oğulları Mehmet Emin ve Ömer, askerdeki oğulları Süleyman ve İbrahim, yetişkin kızı Hatice ve küçük kızı Ayşe’ye ait olduğu, askerdekiler terhis oluncaya, küçük kız da büyüyünceye kadar anneleri vasi tayin edildiği...

    Bu karardan çıkarabileceklerimiz... Eminlerin Hüseyin'in babasının adı Mehmet, ama büyük ihtimalle halk arasında Mehmet Emin diye çağrılıyordu... Apdıramanların Hüseyin kızı Hafize ile evliydi... 1882 veya ona yakın bir tarihte vefat etti...  Verese, eşiyle birlikte ikisi kız dördü oğlan, altı çocuğuydu; Mehmet Emin, Ömer, Hatice, Süleyman, İbrahim ve Ayşe... Süleyman ve İbrahim askerdeler, Ayşe'nin yaşı küçük; onların vasisi anneleri Hafize Hanım...

    Altı çocuğun durumlarına bakarak incelemeye geçebiliriz. Büyük kızı Hatice, hangi tarihte doğduğu bilinmiyor; babası vefat ettiğinde yetişkindi, dolayısıyla evliydi. Kesin olarak kiminle evlendiği bilgisi yok; Veyisoğlu Ömer'in ilk eşi, yani Delibanın Ninesi olduğu güçlü bir ihtimal gibi duruyor... Küçük kızı Ayşe'ye gelince... Babası öldüğünde 6-7 yaşlarında bir çocuktu. Büyüyünce Omarcıkların Mehmet'e verdiler: Altındiş, Arap, Güdüğizzetin analarıdır. Güdüğizzetin Mehmet Emin Sağlam'a bu isim, Ninesi Ayşe Hanım etkisiyle verilmiş. Ayrıca Omarcıklar kanalıyla Sağırlara sirayet eden yaygın Hafize isminin kaynağı da yine Ayşe Hanımdır... Askerdeki iki oğlan Süleyman ve İbrahim'in Eğret'e dönemedikleri anlaşılıyor... Geriye kalan iki büyük oğlan Mehmet Emin ve Ömer'den günümüz Eminlerine geleceğiz...


    1. Mehmet Emin

    Eminlerin Mehmet Emin 1859 yılında doğdu. Hasan kızı Hafize ile evlendi, Hafize Hanım Gobakların Hasan kızıdır. Atike ve Fatma adında iki kızkardeşi daha varmış. Atike Demirdelenlerin İbrahim eşi, yani Şavalgadirin Ninesi; Fatma ise Telli Halil eşidir.. 

    Yaşına bakıldığında, babası öldüğü sırada Mehmet Emin'in evli olduğu anlaşılıyor. Zaten hemen o anda evin reisi oldu mecburen... Kızkardeşi Hatice de evliydi, iki oğlan kardeşi askerden dönemediler, küçük kızkardeşi Ayşe'yi kendisi gelin etti ve Ömer'i de everen kendisiydi. Tabi başlarında Annesi de vardı, o ayrı... İşitme problemi olduğu için 'Sağır Emin' diye lakaplandığı bir mahkeme kaydında görülüyor, tam olarak 'Eminlerin Sağır Emin' diyorlarmış...

    1904 Yılının Mahkeme kayıtlarında Eminlerin Emin, ilginç bir davanın şahidi olarak karşımıza çıkıyor... Daldalların Hüseyin, (Onlarda Hüseyin çok olduğu için tam olarak hangisi kastedildiği anlaşılmıyor) kaybettiği kısrağını Afyon'da Çobansalih oğlu Ahmet'in yedeğinde görünce bunu dava ediyor. Hayvan tanınmayacak gibi değil; 'yirmi yaşında, orta kuyruklu, çilli kır kısrak' diye ayrıntısıyla tarif edilmiş... Değeri de 400 kuruş, o gün için iyi para... Kadı Çobanoğluna durumu sorunca 'Üç ay önce Çöpbacak Tenikeci Hasan'dan bir eşekle değişerek aldım, üste de 180 kuruş verdim.' diyor... Bu sefer davacı Hüseyin'den, kısrağın kendisinin olduğunu ispat edecek bir şeyler sunması isteniyor. O da Gademellerin Mehmet ile Eminlerin Emin'i şahit gösteriyor. Onlar hayvanın Daldalların damdan yetiştiğine dair şahitlik ediyorlar, ama iş onunla bitmiyor. Şahitlerin güvenilir olup olmadığını gizlice Mücellit Hoca ile Muhtar Mahmut (Gulizosmanın dedesi)ne; Apdıramanların Abdurrahman (Curağın babası) ile Ali oğlu Ahmet (Gocagulizin babası veya Guycuların dedesi)ne de alenen soruyorlar. Yalan söylemeyecekleri çift kanaldan teyit edildikten sonra, Daldalların Hüseyin'in çilli kır kısrak elbirliğiyle kurtarılıyor...

    Halk arasında makbul bir kişilik olduğu anlaşılan Eminlerin Emin ile Hafize Hanımın iki oğluyla dört kızı oldu. Bunların yaşlarına göre isimleri şöyle sıralanır; Emine, Hüseyin, Havva, İbrahim, Halime ve Ümmühan... Büyük kızı Emine 1885 yılında doğdu; Çatalların Halil İbrahim'e vardı, Hacızekeriyenin anasıdır... İkinci kızı Havva, 1893 yılında doğdu. Gıdilerin Ahmet oğlu Mustafa'ya vardı, eşi Anafartalar'da şehit olunca Belce'ye kocaya gittiği bildirildi... Ortanca kızı, 1902 doğumlu Halime ise Hacımahmutlardan Yusuf oğlu Abdullah'a vardı. Ethem ile Şimbilin analarıdır; zaten Şimbileminin adı, Eminlerin Emin Dedesine dayanır... Küçük kızı Ümmühan 1903 yılında doğdu. Çanlıyla evlendi, Guzuguzunun kaynanasıdır...

    Oğlanlara gelince... Büyük oğlu Hüseyin 1889 yılında doğdu. Çolömerin kızı Emine ile evlendi. Çocukları filan yoktu Hüseyin vefat etti. Bundan sonra Emine Hanım, Patlakların Ahmet'e varacak ve Çetemehmet ile Gaygısızhalilin anası olacaktır... Hüseyin'in küçüğü İbrahim ise 1895 yılında doğmuş ve öldüğünde daha evlenmemişti...  

    İki kardeşin Cihan Harbinde kaldığı düşünülebilir... Dikkat çekici diğer bir husus ise onlarla aynı dönemde Eminlerin Emin ve eşi Hafize Hanımın da vefat etmiş olmasıdır. Bir ocak sönmüş gibi...


    2. Eminlerin Ömer

    Eminoğlu Hüseyin'in küçük oğlu Ömer 1869 yılında doğdu. İlk Hanımı Ayşe adında biriymiş. Kimlerden olduğu hakkında hiç bir ipucu bulunmayan Ayşe Hanım, Ayşe ve  Ümmühan adını verdikleri iki kız doğurduktan sonra vefat etti yahut ayrıldılar...

    Ömer, ikinci olarak İdirizlerden Fatma ile evlendi. Fatma Hanım, Sarımehmet ve Gocaosmanın kardeşidir. Ayrıca Fatma'nın diğer kızkardeşleri yoluyla Eminlerin Ömer; Hassönlerin Hüseyin/İbrahim, Terlemezlerin Yusuf ve Garahmetlerin Gabaoğlan ile bacanak oldular... Fatma Hanımdan da Süleyman, Hüseyin ve Hafize adlarını koyduğu iki oğluyla bir kızı dünyaya geldi... Eşi Fatma Hanım 1925'ten önce vefat etmiş olmalıdır; ama Eminlerin Ömer'in 1930'da öldüğünü biliyoruz...

    Üçü kız ikisi oğlan, Ömer'in bu beş çocuğu üzerinden Eminler macerasına bakalım... Önce kızlar... Ayşe Hanımdan olan büyük kızı Ayşe 1885 yılında doğdu. Berberoğlu/Küpelilerin Ali (Bekçialinin dedesi)nin ilk hanımıdır. Kezban adında bir kızı doğduktan sonra vefat etti.... 

    Diğer kızı Ümmühan 1887 yılında doğdu. Afyonlu Berber Ali Ustanın oğlu Deliberbere vardı. Küçükken ölen üç oğlundan birinin adını Emin koymuşlardı. İki de kızları vardı; Havva ve Ayşe adında... Havva Tongulların Hasan oğlu Ahmet'e vardı ve orada doğan kızı Zehra Conahmetin eşi oldu... Eminlerin Ömer'in ilk eşinin adını taşıyan Ayşe ise Mandaahmete vardı. Ali ve Emin adında iki oğlunu dünyaya getirdikten sonra vefat etti. Ali, namıdiğer Deliali, büyük kızına Ayşe adını verirken mutlaka aklında anası varmıştır; ama o ismin büyük ninesi Eminlerin Ömer eşine işaret ettiğini belki de bilmiyordu... Berberlerinemin ise kızına Ümmühan adını koydu; yani Eminoğlu Ömer'in büyük kızının adını...

    Gelelim küçük kızı Hafize'ye... Fatma Hanımın kızıdır, 1901 yılında doğdu. Keçilerin Ali ile evlendi, Gulaksızın anasıdır. Dört kızının ikincisine anası Fatma'nın adını koydu ve Onu anasının sülalesinden İdirizlerin Kelidirize verdi. Bir kuşak arayla hala-dayı torunları evlenmiş oldu...

    Eminlerin Ömer'in oğlanlara geldik... Küçük oğlu Hüseyin 1895 yılında doğmuş. Kütükte evlilik kaydı yok; ama öldüğüne dair not düşülmüş... Evlenmeden, genç yaşta vefat ettiği anlaşılıyor. Mehmet Emin ve Ömer, Eminlerin iki oğlu... Babalarının adını verdikleri oğullarının ikisinin de aynı tarihlerde vefat etmesi ilginç...

    Eminlerin Ömer Oğlu Süleyman

    Ömer'in büyük oğlu Süleyman ise 1891 yılında doğdu. Veyislerin Ömer kızı Fatı (Fatma) ile evlendi. Fatı Hanım, Delibanın halasıdır. Hatırlanacağı üzere Eminlerin Süleyman'ın Hatice adında bir halası vardı, onun Delibanın ninesi olabileceğini söylemiştik. O halde Süleyman ile Fatı Hanım hala-dayı çocukları mı oluyorlar? Hayır çünkü Fatı, Hatice haladan değil, başka bir hanımdan... Yine de akrabalık var...

    Fatı Hanım ile Süleyman'ın 1917'de Hüseyin adını verdikleri bir oğulları oldu. Sonra ne olduysa ayrıldılar... Fatı Hanım Devrimbeşlerin Büzükhalile vardı; orada Conahmet ile Avkathilminin anası olacaktır... Süleyman'ın yeğenlerinden Zehra'nın neden Conahmete vardığı anlaşıldı. Bakalım daha neler olacak...

    Süleyman, Fatı Hanımdan ayrıldıktan sonra Osman kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım aslen Macur olup Dandır'dan Eğret'e anaları ve biri erkek üç kardeşiyle gelmişler. Anaları Apdıramanların Hasan Dedeye varıyor. Kız kardeşi Fatma, Çakırların Mustafa'ya varıyor, Çakırmehmet ile Çakırosmanın anasıdır... Ayşe ise Kelahmetlerin Osman'a vardı. Kocası şehit olunca Halil ve Emine adında iki çocuğuyla dul kaldı. (Halil, Yozgun olarak bilinecek; Emine de Garadelinin eşi olacaktır.) Tam da Süleyman'ın Fatı'dan ayrıldığı döneme denk  geldi Ayşe'nin dul kalması... Böylece evlendiler...

    Ayşe Hanımla evliliğinden de biri oğlan biri kız, iki çocuğu daha oldu. Kendi adını koyduğu Süleyman, 1920'de; anasının adını verdiği Fatma ise 1923'te doğdu. Bu tek kızını Arzıların Gurugafanın Ömer'e verdi; Çavuşmehmet ve Sarımısdığın anasıdır... Eminlerin Süleyman'ın iki oğluna geçebiliriz...

    Çakal Hüseyin

    Büyük oğlu Hüseyin, Fatı Hanımdan idi... Yeşilömerin kızı Şerife ile evlendi, böylece Arapların Ahmet ve İdirizlerin Sarıömer ile bacanak oldular... 'Çakal' lakabı takıldıktan sonra ölene kadar 'Çakalüseyin' olarak anıldı...

    Çakalüseyinin üç oğlu dünyaya geldi. Büyükten küçüğe bunların isimleri; Süleyman, İbrahim ve Ömer'dir... Şerife Hanımın 1988'deki vefatı, Çakalın yaşlılık dönemine denk geldi... Yalnızlık korkusuyla yaptığı, Anıtkaya dışından Pembe Hanımla evliliği de var... Bu ikinci eşi de 2001'de vefat etti. Kendisi 2007'de vefat ettiğinde doksan yaşındaydı...

    Sucu Süleyman
    Büyük oğlu 1939 yılında doğdu. Babasının adı Süleyman olunca, ilk oğluna bu ismi vermesi çok doğal... Kendi lakabına bağlı olarak oğluna da Çakalın Süleyman dediler...   Arapların Şükrü kızı Hanife ile evlendi. Hanife Hanım, Gözelali, Gözeliban ve Gözelmehmetin kardeşidir. Ayrıyeten Gazioğlunun Cemal ve Olcaklı Musahoca ile Çakalınsüleyman bacanaktır...

    Belediyede çalışıyordu Çakalınsüleyman... Şebeke suyu hizmete sokulduktan sonra, bu işlerden sorumlu eleman olarak görevlendirildi. Sık rastlanan su arızalarında, elinde boru anahtarıyla çukurun başında onu görürdünüz. Ayrıca ayda bir kere koltukaltı kara çantasıyla bütün köyü dolaşarak su faturalarını keserdi. Haliyle yeni bir lakap edindi: 'Sucu Süleyman'... Emeklilikten önce kurum değiştirdi, bir kaç yıl TEK'te çalışırken bile 'Sucu' derlerdi... 2023 Yılında vefat etti...

    İki oğlu ve bir kızı oldu. 1959'da Saadettin, 1967'de Hasan ve 1973'te Sadiye doğdu... Saadettin 1971'de vefat etti. Yaşı ve ölüm biçimi itibariyle yakınları arasında acısı tazeliğini hep korudu. Saadettin ve onun türevleri olarak adı sülale içinde yaşatılıyor... Bu yüzden iki yıl sonra doğan kardeşine Sadiye adını verdiler... Sadiye, Gözelmehmet dayısının oğlu İzzet Tok eşidir...

    Sucusüleymanın Hasan, küçük yaşta Afyon Sanayisinde çalışmaya başladı. Bu yüzden lakabı 'Boyacı Hasan'... Boyacı Hasan, Gobakların Dervişibram kızı Hüsniye ile evlendi. Çolağüseyinin Mevlüt Ildız, Çerçilerin Mehmet Kopan ve Terlemezlerin Yusuf Terlemez ile bacanak oldular... Süleyman ve Saadettin adında iki oğlu olan Boyacı Hasan, halen Afyon'da oturuyor...

    Bekçi İbrahim
    Çakalhüseyinin ortanca oğlu İbrahim 1943 yılında doğdu. Hatırlanacaktır, Eminlerin Mehmet Emin'in de erken yaşta vefat eden İbrahim adında bir oğlu vardı. Eminlerin Tekkenin resmi adı olan Hacı İbrahim Türbesine hürmeten bu isimlerin verildiği tahmin ediliyor...

    İbrahim erken dönemde Afyon'a yerleşti, çünkü orada bekçi olarak çalışıyordu. İşte bu yüzden lakabı da kendiliğinden geldi. Çalışırken de 'Bekçi İbrahim' idi, emeklilik sonrası da öyle bilindi; 2023'te vefat etti, hala da öyle anılıyor...

    Bekçi İbrahim, Avkathilminin kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımla emmi çocuğu olurlar... Eminlerin Süleyman Dedenin ilk eşi Veyislerden Fatı/Fatma Hanım olduğu, Çakalhüseyin doğduktan sonra ayrıldıkları, Fatıgarının (yaşlılığında öyle derlerdi) Büzükhalile vardığı ve orada Conahmet ile Avkathilminin anası olduğunu hatırlama zamanı... Hasılı kelam, Bekçi İbrahim ile Şerife Hanım aynı ninenin torunları oluyor...

    Bekçibrahimin Ramazan, Fatma ve Saadet adlarında bir oğluyla iki kızı oldu. Fatı Ninenin adı verilen büyük kızı Fatma, o sırada Anıtkaya Ortaokulunda çalışmakta olan Kağızmanlı Öğretmen Mehmet Turan ile evlendi... 

    Ramazan da emmioğlusu Hasan gibi, küçük yaşlarda sanayide çalışmaya başladı. Hatta Hasan ile birlikte çalışıyorlardı. Boyadan önce kaporta işlerini Ramazan yaptığı için Onun lakabı 'Kaportacı Ramazan' oldu... Sonra işlerini ayırdılar; ama lakapları baki kaldı... Kaportacı Ramazan, Arzılardan Terzimusa kızı Zele ile evlendi, böylece Yılıkların Süleyman Öztürk ve Hacıemininşaban oğlu Ramazan As ile bacanak oldular... Musa Can ve İbrahim adlarında iki oğlan babası olan Kaportacı Ramazan Afyon'da yaşıyor...

    Çakalın Ömer
    Çakalüseyinin küçük oğlu Ömer 1946 yılında doğdu. Ömer isminin sebebi hem Yeşilömer dedesi, hem de Çakalhüseyinin Eminlerin Ömer dedesidir... Erken dönemde İzmir'e yerleşen Ömer, Karacahmetli Ayşe Hanımla evlendi. Eşi 2008'de vefat etti, kendisi halen İzmir'de yerleşik...

    Kel Süleyman

    Eminlerin Süleyman'ın Çakır Ayşe Hanımdan olan küçük oğlu Süleyman, 1920 yılında doğdu. Müdüroğluların Halilçavuş kızı Muzaffere ile evlendi. İdirizler paydası esas alındığında aralarında akrabalık var. Muzaffere'nin Raziye/Ratibe ninesi ile Süleyman'ın Fatma ninesi kardeş. Bunlar da Sarımehmet ile Gocaosmanın kardeşleri, yukarıda söylemiştik...

    Tam olarak hangi vakte rastladığı bilinmiyor; ama bir dönemden sonra Süleyman'a 'Kel Süleyman' lakabı takılıyor. Bu lakap artık onunla bütünleşiyor, ölene kadar beraberler... Daha yaşlı kimselerin Ondan bahsederken 'Eminlerin Kellan' dediklerini de duydum; galiba bu, hiç bir zaman 'Kel Süleyman' kadar popüler olmadı...

    Kelsüleymanın 1941'de Abdullah, 1945'te Ömer ve 1947'de Ahmet adında iki oğlu dünyaya geldi. Ömer iki yaşındayken öldü... Sonra Muzaffere Hanım ile ayrıldılar. O eşi vefat eden Delibana vardı. Delibanın Hatice Ninesi ile Kelsüleymanın Ömer Dedesinin kardeşliği hususunu hatırlayalım...

    Kelsüleyman ikinci olarak, aslen Çerkes olan Feride Hanım ile evlendi. Ondan da ikisi kız üçü oğlan, beş çocuğu daha oldu. Yaş sırasına göre bunların isimleri; Rahmi, Ömer, Şükran, Erol ve Ayşe'dir...

    Bizim kuşak Kelsüleymanı, bakkal dükkanı ve fidanlığıyla hatırlar... Hepsini saymak istesem mutlaka eksikler çıkacaktır; peki Anıtkaya'da bu kadar çok bakkal varken Kelsüleymanın dükkanın hafızalara kazınmasındaki sebep ne ki... Bir defa kazıkçıydı... Fakat öyle olduğunu bile bile insanlar oraya gider, müşterisinde azalma eksilme olmazdı. Bunun tek sebebi, Onun sattıklarını başka bir yerden alamayacak olmandır. Alternatifi yoktu yani. Bu anlamda Onun dükkanı tanımlanamaz; bakkal mı, zahireci mi, züccaciye mi, nalbur mu, camcı mı, ıtriyat mı... Belki hiç biri, belki hepsi... Yani petrol istasyonu değil; ama gazyağı, benzin, ispirto da bulunur... Konfeksiyon değil; lakin tavanda çeşit çeşit kasketler asılıdır, seç beğen al... Koyunlar koçlar boyanacaksa; gülgülü, yeşil, sarı, mor rengarenk toz boyalar emrine amade... Kımçı, kımçı sapı, sapın üzerine dolamak için renkli şeritler... Her türlü inşaat malzemesi, fırçasından boyasından kirecine kadar... Koşum aksesuarları, yular, zincir, tırpan, gayrak, kazma kürek... Ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı... Tabi bunun bir bedeli var, başka yerde bulamayacağına göre, mecburen alacaksan o fiyatı ödeyeceksin. Sattıkları ne kadar pahalı olursa olsun, Kelsüleymanın illa ki müşterisi bulunurdu.

    Fidanlığa gelince... Bağlar mevkiinin hemen girişindeki vişne bahçesi, Anıtkaya'nın en bakımlı ve verimli bahçesiydi. Haziran sonu Temmuz başında oraya gider, akşama kadar kaç kasa toplarsak toplar, Yatsıdan sonra da dükkana gidip ücretimizi alırdık. Böylece cebimiz para görürdü. Allah var, o gün için iyi para kazanırdık... Şimdi Kelsüleymanın dükkan da fidanlık da öylece yerinde duruyor; ammavelakin dükkan dükkan değil, fidanlıkta fidan yok... 

    Kelsüleymanın anası Macur Ayşe Hanım 1962 yılında vefat etti. Şimdi onun torunlarına bakalım...

    Kelsüleymanın ilk hanımından büyük oğlu Abdullah, uzun süre asker kaçağı olarak yaşamasıyla tanınıyor. Bu dönemde adını Hüsnü olarak değiştirip sahte kimlikle Askerlik Şubesinde çaycılık yapması absürt bir olay olarak anlatılır. Bu şekilde  Mersin Erdemli'de 1988'de vefat etmiş, ama cenazesi Anıtkaya'ya getirilmiş. Adını değiştirdiği de ancak cenazesinde anlaşılıyor. Anıtkaya dışından evlendiği, bir kızıyla bir oğlu olduğu, çocuklarının bir süre Anıtkaya'da dedelerinin yanında kaldığı belirtiliyor. Birisinin adı Özden olan çocukların akıbeti bilinmiyor...

    Abdullah'ın küçük kardeşi Ahmet'i Gızılgız bakıp büyütmüş. Ahmet de Anıtkaya dışından evlendiği, iki çocuğu olduğu, pek köyüne uğramadığı için irtibat koptuğu söyleniyor. Hayatta olduğu fakat tam olarak nerede yaşadığının bilinmediğini söylüyorlar...

    Feride Hanımdan beş çocuğuna gelince...  1957 Doğumlu büyük kızı Şükran, Sarıcaovalı bir beyle evlendi; Afyon'da oturuyorlar... Küçük kızı 1964 doğumlu Ayşe ise Kırklarelili bir beyle evlendi ve şimdi orada oturuyorlar...

    Büyük oğlu Rahmi 1949 yılında doğdu. Anıtkaya'dan ayrılıp Kütahyalı bir hanımla evlendi, iki kızı bir oğlu oldu... Babası öldükten bir süre sonra Anıtkaya'ya döndü. Halen Kelsüleymanın Anıtkaya'daki tek çocuğu olarak yalnız yaşıyor...

    Ortanca oğlu Ömer 1955 yılında doğdu. Erken dönemde İstanbul'a yerleşti. Adalar'da Öğretmen olarak çalıştığını, bir bayram sabahı Gocacamide verdiği vaazda söylemişti. Anıtkaya dışından bir hanımla evlendiğini, İstanbul'da kanserle mücadelesini kaybederek 2023'te vefat etti...

    Kelsüleymanın en küçük oğlu Erol 1961 yılında doğdu. Belki de Anıtkaya'da en çok kalan Erol'dur... Dükkanda bekler, aktif olarak camcılık da yapardı. Sonra O da İstanbul'a yerleşti. Orada market dükkanı işlettiği söyleniyor...

    Kelsüleyman 1997 yılında vefat ettikten sonra Eminlerin ev bir süreliğine söndü. Oğlu Rahmi gelip yerleşene kadar öyle kaldı, şimdi ocak tekrar tütüyor...

    ***

    Sonuç olarak Eminler sülalesinde Emin adını taşıyan kimse bulunmuyor. Bununla beraber bu isim tamamen terkedilmiş değil. Berberlerin Emin Öztürk ve torunu, Şimbil Emin Öztürk ve torunu Emin Öztürk'ler; Güdüğizzetin Emin Sağlam hep Eminler sülalesi yadigarıdır...

    Eminler sülalesinin günümüzdeki uzantıları Çakalhüseyin ve Kelsüleyman, EREN soyadını almışlar ve halen onu kullanıyorlar. Bunlardan Anıtkaya'da oturan yalnız Kelsüleymanın Rahmi kaldı...



07 Nisan 2023

Tokanoriler

 
    Topaloğlu Hasan 1795 yılında doğdu. 1830 Tarihli nüfus kayıtlarında 'orta boylu, kara sakallı' biri diye tarif edilmiş; o zaman daha 35 yaşındaydı. Kız çocukları kaydedilmediği için vardıysa da onlardan haberimiz yok. İki oğlu olduğu yazılmış; bunlar  sekiz yaşındaki Mehmet ile dört yaşındaki Abdulah... Bu hesaba göre Mehmet 1823, Abdullah ise 1827 doğumlu olmalıdır...

    Elde bulunan bu ilk kayıtlardan 70 yıl sonra, 1904 yılındaki kayıtlarda yine karşımıza bir Topaloğlu Hasan çıkıyor, doğum tarihi 1869... Babasının adı da Hasan...  O tarihte hayatta idiyse, yukarıda bahsedilen Topaloğlu Hasan 74 yaşında oluyor. Bu durumda 1904'teki Topaloğlu Hasan oğlu Hasan, o ilk Topaloğlunun torununun oğlu olması daha akla yatkın duruyor. Aralarındaki yaklaşık bir asırlık mesafeye çok rahat dört kuşak sığar... 

    Bununla beraber ilk Topaloğlu Hasan'ın 74 yaşında çocuk sahibi olması büsbütün imkansız da değildir. O zaman kardeşlerinden kırk yaş daha küçük birinden söz ediyoruz demektir. 1904'te anası babası kardeşleri, herkes ölmüş, sadece Toplaoğlu Hasan oğlu Hasan hayatta...

    İki kayıt arasındaki yetmiş yıllık süreyle ilgili elde bilgi bulunmuyor. O boşluğu dolduracak ne bir belge ne de tanıklık var... Dolayısıyla hikayeyi yukarıdaki iki ihtimalden hangisi üzerine oturtursanız oturtun, olay yirminci yüzyıldan başlamak zorunda... Biz de öyle yapacağız...

    Topaloğlu Çaycı Kel Hasan

    Topaloğlu Hasan, Kezban-Hasan çocuğu olarak 1869 yılında dünyaya geldi. Nüfus bilgileri işlendiği vakit ikisi de hayatta olmadığından ana babası hakkında bilgi bulunmuyor. Bu ana baba bilgilerine bakarak; Hasan'ın Hatice adında bir ablasının olduğu, Gocalilerin Veli'ye vardığı, ileride Şekeralinin ninesi olacağı sonucuna varılabiliyor. Lakin, aralarında yirmi yıllık yaş farkı olan bu Hatice ile Hasan'ın kardeş olabilecekleri bilgisini her iki taraftan da teyit edemedim.  

    Büyüdükçe çeşitli lakapları üzerinde toplayan bu ikinci kuşak Topaloğluna en son 'Topaloğlu Çaycı Kel Hasan' diyorlarmış. Çaycılığı askerlikten geliyor olabilir...

    Topaloğlu Hasan, Ayanoğlulardan İbrahim kızı Fatma ile evlendi. Ayrı anadan olmak kaydıyla, Fatma Hanım Halilakkaşın halasıdır... Önce Ovalıların Osman eşiydi. Kocası ölünce, oğlu Osman yanında tay olduğu halde Topaloğluna geldi...

    Fatma Hanım ile Topaloğlu Hasan'ın Mehmet, Nuri ve Hasan Hüseyin adlarında üç oğlu dünyaya geldi. 1932 Yılında Kelhasan vefat etti, inceleme üç oğlan üzerinden sürecek; ama onlardan daha önce ele alınması gereken biri var...

    Omarcıkların Osman

    Annesiyle tay gelen Osman, üç kardeşin de abisi oluyordu; karınkardeştiler. 1891 Yılında doğdu... Babası Çorcalı Osman ölünce anasıyla birlikte oradan ayrılıp Topaloğlu Hasan'a gelmişlerdi. Onu da ayırmadılar, evin oğluymuş gibi baktılar, kardeşlerinden önce başgöz ettiler. Çorcalıların Topalalinin üvey kızı Kezban ile everdiler. Topal Ali, Osman'ın abisi oluyor; nasıl böyle bir evlilik olabilir? Durum biraz karışık... 

    Topalali ile Osman'ın anaları ayrı... Bu yüzden babaları ölünce Topalali evin büyüğü olarak orada kaldı ve Omarcıklardan Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanım Altındişin filan halası oluyor... Neyse, Topalali ile Ayşe Hanımın kızlarından Emine, Bezekinin eşi; diğeri Satı da Olucaklı Musahocaların ninesi olacaktır... Ama mevzu bunlar değil... Topalali, Ayşe Hanımın ikinci kocasıydı; ilkinden bir kızı Kezban'ı tay getirmişti... Osman, işte abisi Topalaliye tay gelen bu Kezban ile evlendirildi... Esasında başgöz edilen iki yetimdi...

    Anası Ayanoğullarından babası Çorcalılardandı, Topaloğlunun evinde bulunuyordu; bunların hiç birine değil de kaynanası Ayşe Hanımın sülalesi olan Omarcıklara nisbet edilerek 'Omarcıkların Osman' diye bilinmesi garip...

    Omarcıkların Osman Eğret'te çok durmadı. Sebebi bilinmiyor Karacahmet'e göçtü. Orada da aynı lakapla tanındı; ama bunu umursamayıp Omarcıkların soyadı olan Sağlam yerine, Topaloğluların soyadı Toka'yı aldı... Eğret'teki kardeşleriyle alakasını da koparmadı; hatırlayanlar, atıyla sık sık gelip gittiğini söylüyor...

    Mehmet

    Fatma Hanım ile Topaloğlunun büyük oğulları Mehmet, 1897 yılında doğdu. Hatırlanacağı üzere, ilk Toplaoğlu Hasan'ın büyük oğlu da Mehmet idi. Mehmet'in evlilik kaydı bulunmuyor, çünkü evlenmemiş; daha doğrusu buna fırsat bulamamış. Cihan Harbi patlayınca eli silah tutanlar askere alınıyor. Mehmet de daha 17-18 yaşındayken askere alınıyor. Eğitime filan fırsatları olmadan doğrudan cepheye... Mehmet de Galiçya cephesine gönderiliyor. Ne olduğu anlaşılmadan on günde 20 bin şehit veriliyor orada. İçlerinde Mehmet de var... Bölgede şehit olanların anısına düzenlenen Budapeşte'deki şehitlik, bugün Türk Şehitliği yahut Galiçya Şehitliği olarak biliniyor...

    Hasan Hüseyin

    Topaloğlunun en küçük oğlu Hasan Hüseyin 1908 yılında doğdu. Onun hakkında fazla bilgi yok. İzmir'e gittiği, orada evlendiği, çoluk çocuğu olduğu, orada öldüğü söyleniyor...  Nüfus kayıtlarına bakılırsa hanımının adı Sultan imiş. 1949'da Şaban adında bir oğulları olmuş; ama çocuk yaşını doldurmadan ölmüş... Hepsi bu kadar...

    Toka Nuri

    Ortanca oğulları Nuri ise asrın başında, 1900 yılında doğdu. Kinislerin Ali kızı Azime ile evlendi. Azime Hanım Dınalinin halası oluyor. 1918 Yılında bir kızları oldu, Zehra adını verdiler... Sonra ayrıldılar, Azime Paşanınaliye vardı... Zehra gelin olmadan 1939 yılında vefat edecektir...

    Azime Hanımdan ayrıldıktan sonra Dandırlı Ayşe ile evlendi. Kendisinden 5-6 yaş daha büyük olan Ayşe Hanımın başından da iki evlilik geçmişti. İlk eşi vefat edince bir oğluyla dul kalmış; o vaziyetteyken ikinci eşine varmış, bir kızı tazeyken de bu eşi Cihan Harbinde kalmıştı. İşte Topaloğluların Nuri'ye bu vaziyette geldi; yanında bir oğluyla bir kızı tay olarak...

    Her ne kadar resmiyette öyle kaydedilmiş olsa da Ayşe Hanım, Dudu olarak bilinirmiş... Dudu Hanım ile Nuri'nin ayrıca dört kızı ve bir oğlu daha oldu. Yaşlarının sırasına göre bunların isimleri; Fadime, Huriye, Abdil (Abdullah), Şefika ve Hacer'dir...

    Yalnız Ayşe Hanımla birlikte, ondan bir yaş daha büyük Hatice adında biri daha var kayıtlarda, İsmail ve Dudu kızı Hatice Toka diye kaydedilmiş. Evli, ama çocuğu yok; bu vaziyetteyken 1946 yılında vefat ediyor. Anaları ayrı olmak üzere Ayşe Hanımın ablası mıydı acaba? Belki Tokanori Onu da nikahına almıştı... Ayşe Hanım ile kardeş idilerse hem Ona izafe edilen Dudu ismi hem de çocuklara verilen Hatice ismi izah edilmiş olur... 

    Hödük Haliban
    Önce tay gelen iki kardeşe bakalım. Bunlar Dudu Hanımın Halil İbrahim ve Fatma adındaki iki çocuğudur. Fatma büyüyünce Sakaların Kelbekire verildi; Guzuguzu, Kelbekirinahmet ve Tanju lakaplı Selahattin Atay'ın analarıdır. 1986 Yılında öldü... 

    Halil İbrahim ise 'Hödük Haliban' diye tanındı. Bir kaç kere evlendiği söyleniyor. İlk hanımı Garaguzularınali ve Hörkülenin kızı Rukiye'dir. Bir oğlu doğup tazeyken vefat ettiği söyleniyor. Ardından 1964 yılında Rukiye Hanım da vefat etmiş. Diğer hanımları ve çocukları bilinmiyor. Asıl hafızalarda kalan hali; Cumartesi günleri pazaryerinde dolaşması, pazar kurulurken ve dağılırken pazarcı esnafının yükünü el arabasıyla taşıması ve sürekli eligötünde yürümesidir... Garip olarak yaşadı, öyle de öldü galiba...

    Topaloğlu Kelhasanın Nuri, 1934 Soyadı Kanunu uygulamasında TOKA soyadını alınca bu onun yeni lakabı oldu. Bundan sonra kendisine Tokanori, ailesinde de Tokanoriler denilecektir. Kendisi 1964 yılında, eşi Ayşe Hanım ise 1977 yılında vefat ettiler...

    Şimdi Tokanorinin beş çocuğuna bakalım... En küçüğü Hacer 1937 doğumlu olduğu düşünülerek diğerleri buna göre pay biçilsin... Büyük kızı Fadime, Dönelerin Yusuf'a vardı. Çorcalılarla önceden Osman vasıtasıyla bir bağ kurulmuştu, Fadime'yi Yusuf'a vermede bu yakınlığın payı olabilir... İkinci kızı Huriye'yi Ayanoğullarından Halilakkaşa, yani kendi dayısının oğluna verdi... Şefika, yine Ayanoğluların Garahmetin Halil; Hacer de Daldalların Gıdakömer eşi oldular...

    Abdil/Apil/Abdullah
    Noritokanın tek oğlunun adı Abdullah... Bazı kayıtlarda Abdil olarak yazılması, halk arasında Apil olarak bilinmesi bir şey değiştirmez; O ilk Topaloğlu Hasan'ın küçük oğlu Abdullah'ın adını taşır. Ondan yaklaşık bir asır sonra, 1929'da doğan bu Topaloğlunun da Abdullah olması manidar...

    Apil, Sağıroğlu Mehmet kızı Saide ile evlendi. Böylece Sağırmahmutun Halil, Fortgadirin Bekçirofi ve Kekliklerin Piriteşgiya ile bacanak oldular... O zaman için Eğret'in revaçta uğraşı olan koyunculukla meşgul oldu. Çevre köyler de dahil, meşhur koyun çobanları arasında hala adı anılıyor... 

    Tokanorinin Apil'in dokuz çocuğu oldu. Yaşlarının sırasına göre bunların isimleri; Aynur, Melahat, Hatice, Zeki, Nuri, Mehmet, İsmail, Hatice ve Talat'tır... Üçüncü kızı Hatice küçükken vefat edince sonraki kızına da aynı ismi vermiş.... Büyük kızı Aynur, Mandahmetin Mahmut Öztürk; Melahat, Halilefenin Sait Tüplek; Hatice ise Gasaplarınibramın Ahmet Eser eşi oldular...

    Büyük oğlu Zeki Patlakların Çetenin kızı Saide ile evlendi. Cücelerin Osman Öncül ile bacanak oldular... Burada dikkatimizi çekmesi gereken husus, Çetenin de Ayanoğlulardan olduğudur... Zeki erken dönemde İzmir'e yerleşti... Abdullah ve Emel adında bir oğluyla bir kızı var. İkisi de Anıtkaya dışından evlendiler, Abdullah'ın üç oğlu var... Zeki halen İzmir'de yerleşik...

    İkinci oğlu Nuri 1962 yılında doğdu. Piriteşgiyanın, yani teyzesinin kızı Aysel ile evlendi. Anıtkaya'dan hiç ayrılmadı, orada çalıştı, emekli oldu ve halen orada yaşıyor... Kalabalık Tokanorilerin Apil çocuklarının Anıtkaya'da yerleşik tek temsilcisidir... Abdullah, Fatma ve Hüseyin olmak üzere iki oğluyla bir kızı var. Fatma, Ayazinli bir beyle evlendi. Abdullah, Kalpsizin kızı Ebru ile evlendi; Nuri ve Elif adında bir kızıyla bir oğlu var... Hüseyin ise Tombağın Ünal kızı Fatma ile evlendi... Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Ortanca oğlu Mehmet ise 1964 yılında doğdu. Güdüklerin Emin kızı Şerife ile evlenip İzmir'e yerleşti. Ömer Tugay, Muhsine ve Sibel adlarındaki üç çocuğu da Anıtkaya dışından evlendiler. Halen İzmir'de yaşıyorlar...

    Dördüncü oğlu İsmail 1967 yılında doğdu. Zaman bugüne yaklaştıkça isim yorumlamayı bırakıyoruz; ama bunu belirtmek lazım; İsmail, Dandırlı Dudu Ninenin babası adıdır... Garaömerlerin Adem kızı Nurcan ile evlendi, O da İzmir'e yerleşti. Saide ve Meltem adında iki kızı var ve İzmir'de yaşıyorlar...

    En küçükleri Talat 1973 yılında doğdu; abileri vasıtasıyla İzmir'e yerleşti. Orada Anıtkaya dışından iki hanımla evlendi, onlardan iki kızıyla bir oğlu var ve halen İzmir'e yerleşik...

    Tokanorinin Apil/Abdullah 1985 yılında öldü. Eşi, Sağıroğlunun kızı Saide Hanım ise 2008 yılında vefat etti...

    1795 Yılında doğan Topaloğlu Hasan adı, bir asır devam ettikten sonra torunu Hasan Hüseyin ile birlikte Eğret'ten ayrıldığı görülüyor. Sülalesi ise, bir başka torunu Nuri ile devam ediyor. Hasan adı o dönemde unutulup kaldı, bayrağı Nuri'ye bıraktı. Tokanorinin büyük kızı Fadime'nin çocuğu olmadı; ama diğer üç kızı ve bir oğlu birer çocuklarına Nuri/Nurettin adını vermeyi ihmal etmediler...



03 Nisan 2023

Topcu - Potuk

 
    Küçükismailler sülalesinin halk nazarındaki adı Çatallar oluyor. 1800 Yılında doğan Küçükismailoğlu İsmail'in oğlu olmadığı, kızlarından olan üç torununun biri Çatallar, diğeri İbişler başlığı altında incelendi; Üçüncüsü Hacızekeriyelerdir

    1831 Kayıtlarındaki Küçükismailoğlu hanesinin reisi 1795 doğumlu Mehmet idi. İsmail Ramazan ve Hüseyin adlarında üç oğlu olan Mehmet'in büyük oğulları hakkında bilgi yok. Ancak en küçük oğlu, 1830 doğumlu Hüseyin öyle değil... Konumuz Hüseyin'in çocukları...


    Küçükismailoğlu Hüseyin, daha önceden başka bir hanımla evlenmiş olabilir; bundan haberimiz yok. 20. Yüzyıla sağ olarak ulaşabilen eşi Fatma, 1845 doğumlu olduğu için söylüyoruz bunu. Aralarındaki 15 yaş farkı ister istemez böyle düşünmemize yol açıyor. Sözünü ettiğimiz Fatma Hanım Veyislerden Veli kızıdır. Tam olarak tarif istenirse; Yörükmehmetin anası Satı vardı, işte o Satı'nın ana-dedesinin kardeşidir...

    Fatma Hanım ile Hüseyin'in bir oğluyla bir kızı var; İsmail ve Şerife... 1879 Yılında doğan Şerife, Amcaların Süleyman'a varacak ve Kelmehmet ile Godalyusufun anaları olacaktır...

    Oğulları İsmail ise 1871 yılında doğdu. Ahmet kızı Ümmühan ile evlendi. Ümmühan Hanım da Veyisoğlu Ramazan'ın kardeşi... Anlaşıldığı kadarıyla Fatma Hanım oğlunu kendi sülalesinden bir kızla evermek istemiş... Ümmühan Hanımın bir kız kardeşi daha var Neslihan, O da Veyislerden Mehmet'e, yani Doğveli ile Kösenin babasına varınca İsmail ile Mehmet bacanak oldular... Demek ki hanımlar oldukça baskınmış, zira Çatallardan çok Veyislerden söz ediyoruz...

    Üç kızları oldu; 1895'te Nazik, 1901'de Şerife ve 1904 yılında Hayriye doğdu. Bu arada önce babası sonra anası vefat ettiler. Onların vefatı bir şey değil de ardından 1905 yılında çocuklarının annesi Ümmühan Hanım vefat edince İsmail perişan oldu. Büyük kızı 10 yaşında, kendini idare ederdi de, biri dört yaşında öteki taze olan küçükler ne olacaktı... Nitekim hemen ardından taze çocuk Hayriye de öldü...

    Bu durumda İsmail, Hatice adında ikinci hanımını aldı... Hatice Hanımın kimlerden olduğu anlaşılamadı, çünkü bu hanım kütüğe işlenmemiş. İsmail'in onunla evlendiğini çocuklarının ana adından anlayabiliyoruz. Buna göre Mehmet/Ümmühan kızı Hatice, bizi Tığlılara götürüyor. Gırhasanların Hatice'den başka bu tanımlamaya uyan birisi Eğret kütüğünde bulunmuyor. Eğret dışından değilse Hatice Hanım; Davılcı Kelhalilin babası olan Batıkmehmetin halasıdır... 

    Evet, Çatalların İsmail ile Hatice Hanımın üç oğlu olduğu görünüyor. Bunların büyüğü Hüseyin 1906, ortanca Ahmet 1908 yılında doğmuş. En küçükleri Mevlüt'ün ise 1920'de doğduğu anlaşılıyor...

    Şimdi öksüz kızlara geri dönelim. En küçükleri Hayriye zaten hemen anasının ardından ölmüştü. Bir müddet sonra onun büyüğü Şerife de vefat etti. Hepsinin ablası Nazik kaldı... Onu da Daldalların Ramazan'a verdiler... Ramazan Cihan Harbinde Kafkaslarda şehit olunca, Nazik Hanım da iki oğluyla dul kaldı. Bu oğlanlar Bacıdede ile  Burukhüseyindir...

    Oğlanlara gelince... Hüseyin hakkında bilgi bulamadım. Evlenmeden vefat ettiği anlaşılıyor; fakat bunun tam olarak ne zaman olduğu da meçhul...

    Topçu

    İsmail'in ortanca oğlu Ahmet 1908 yılında doğdu. Gödenlerin Süleyman kızı Neslihan ile evlendi. Neslihan Hanım, Bakkalsüleymanın halası olur. Ayrıca bu evlilikle Urganlının Abisi Küçükmehmet ve Naymelerin İbrahim ile bacanak oldular...

    Ahmet'in bir bacağı yoktu, dizinin üzerinden kopuktu. Yunandan kalan bir top mermisinin patlaması sonucu koptuğu söyleniyor. Kendi yaptığı ağaçtan bir protezle tak tak yürürdü. Sırf bu ilkel protez sebebiyle 'Tahtabacak' derlermiş. Fakat bu lakaptan daha fazla, ona sebep olan mermiyi işaretle 'Topçu' lakabını takmışlar, o daha çok tutmuş... 

    Topçunun üç kızı ve bir oğlu oldu; Şerife, Ayşe, Rabia ve İsmail... Ayşe, 1942'de doğmuş ve tazeyken vefat etmiş. En küçükleri İsmail de 1949 yılında doğmuş ve yaşını doldurmadan vefat etmiş... Sağ kalanlardan Rabia, Arabınalinin Ramazan Tetik eşi; Şerife de Patlakların Harilli Ahmet Patlar eşi oldular...

    Eşi Neslihan Hanım 1961'de vefat ettikten sonra, Çatalların Tahtabacak Topçu Ahmet uzun yıllar daha yaşadı ve 1979 yılında kendisi de vefat etti...

    Potuk

    En küçük oğlunun adı Mevlüt... 1920 Yılının Mevlid kandilinden doğmuş olabilir... Hayvan adlarıyla lakaplama çok görülen bir durum, şaşırmamak lazım. Ancak Eğret'te bu lakaplamalar genelde iri hayvanlara benzetme yoluyla yapılıyor; ayı, manda, aygır, deve, öküz gibi... Deve neyse de onun yavrusuna benzetmek biraz tuhaf geldi; çünkü potuk deve yavrusu demek. Burada Mevlüt'e 'Potuk' yakıştırması yapılması da doğrudan annesiyle ilgilidir...

    Potuk, Bakkalsüleymanın ablası Naime ile evlendi. Naime Hanım, Süleyman Dadak'ın ablası olur; ama Gödenlerden değil... Bu konuyu biraz açmak gerekiyor...

    Naime Hanımın hikayesinin başlangıcı biraz Arapseliminkine benziyor... Genelilerden biri Hicaz'dan dönerken yanında Hurşit adlı bir çocuğu da getiriyor. Vakti gelince Onu Osmanköy'e yerleştirip Döne adlı bir hanımla everiyorlar. Hurşit ile Döne'nin bir oğluyla bir kızı oluyor. Oğlan Cihan harbi yahut İstiklal Harbinde şehit oluyor.  Bu arada Döne Nine de ölünce Hurşit biraz içleniyor 'Ben buralara yalnız geldim, yine yalnız mı kalacağım' diye... Kaderin önüne geçilmez, o haldeyken Hurşit de vefat ediyor... Geride kalan kızının adı Gülsüm... Ona anasının akrabaları sahip çıkıyor... Hacıbeyli'ye gelin ediyorlar. Naime adını verdikleri bir kızı doğuyor; fakat çocuk üç beş aylıkken babası vefat ediyor. Bu sefer Gülsüm bir kızıyla yalnız kalıyor... Mecburen tası tarağı toplayıp anasının köyüne, Osmanköy'e geri dönüyor... Tam bu sırada Sağırların Ali Osman Hoca da Osmanköy'de hoca... Aklından Hacınınibramı geçiriyor ve Gülsüm ile onun evliliğine önayak oluyor. Böylece Eğret'e geliyorlar... Hacınınibram işi olmayınca, taze dul Gödenlerin Mehmet'i düşünüyor... Nasip böyleymiş deyip Gülsüm Hanım, Eğret'te Gödenlerin Mehmet ile yeni yuvasını kuruyor, tabi Naime de yanında tay geldi... Emine ve Süleyman adında iki çocukları olurken bu arada Naime de büyüyor... Zaten kardeşi Neslihan'ı Topçuya vermişlerdi ya, bildik yer deyip Topçunun kardeşi Potuğa da Naime'yi veriyorlar... Çocuklarına geçmeden önce belirtelim; Potuk 1983 yılında, eşi Naime Hanım ise 1991'de vefat ettiler...

    Potuk ile Naime'nin bir kız ve iki oğulları oldu; Ümmühan, Asım ve Ahmet... Yalnız Bacıdedenin defterine göre üç çocukları da ölmüş. 1961'de ölen üçüncü çocuklarının adı Seviye imiş...  Hayatta kalanların büyükleri Ümmühan, 1948 yılında doğdu. Çatalların Mustafa oğlu İsmail Soylu (Olcaklıısmeyil) eşidir...

    Büyük oğlu Asım 1955 yılında doğdu. Erken dönemde Kütahya'da çalışmaya başladı. Yıllar geçti, Topçu Emmisinin Rabia'dan torunu Nazik ile evlendi. Bir oğlu ve bir kızı var ve halen Kütahya'da yerleşikler...

    Küçük oğlu Ahmet 1964 yılında doğdu. Berberhüseyin kızı Halime ile evlendi. Körahmetin Zeynel Çotak, Kelibanın Misgin Abdullah Dalgıç ve Canavarcının Aziz Sargın ile bacanak oldular... Özlem adındaki bir kızını Afyon'a gelin eden Ahmet Anıtkaya'da yerleşik...

    Potuğun anası Hatice Hanıma 'Deve Nine' derlermiş. Bu lakabın sebebini tam olarak bilemiyoruz, uzun boyu bir sebep olabilir; yalnız oğlu Mevlüt'e neden 'Potuk' dedikleri annesinin lakabından anlaşılıyor... Devenine, 1949 yılında vefat etti... Kocası Çatalların İsmail, on yıl kadar önce 1938'de ölmüştü...

    1934 Soyadı uygulamasında Çatalların İsmail GÖCEN soyadını aldı. Kendisi öldükten sonra bu soyadı Onun küçük oğlu Potuğa adeta ikinci bir lakap oldu. Kendisinden sonra iki oğlu da bu lakapla anılır oldular. 1970'lere kadar bu böyle sürdü gitti. Sonra soy ismini GÜLEN olarak düzelttilerse de Asım ve Ahmet hala Göcen lakabıyla bilinirler...



02 Nisan 2023

Gocaliler - Şekeraliler

 
    Bu Koca Alilerin hikayesidir... Bugün bilinmese de bir asır öncenin Eğret'inde Gocaliler sülalesi vardı; onların başlangıcına inmek için tekrar bir asır öncesine sekmek gerekecek...

    1830 yılı kayıtlarındaki Koca Ali oğlu Veli hanesi, Gocalilere dair ilk bulgu... Buna göre hane reisi Veli, 'orta boylu, ak sakallı, 60 yaşında' olarak tarif edilmiş.  Doğum Tarihi 1770 demektir... Ali adında bir oğlu var, O da 'uzun boylu, kara sakallı, 30 yaşında'... Bu bilgiden de Ali'nin doğum tarihini 1800 olarak bulduk... Ali'nin de henüz 2 yaşında Mustafa adında bir oğlu var... Yani hanenin erkek fert sayısı üç; baba, oğul, torun... Kız çocukları vardıysa da bilemiyoruz. (Bu bir çeşit vergi mükelleflerinin kaydı olduğu için kadın nüfusu yazılmıyordu, erkek çocuklarının yazılma sebebi de potansiyel asker oldukları içindir. Çünkü bir vergi çeşidi olarak köyden belli sayıda asker gönderme zorunluluğu vardı.)

    Günümüzden yaklaşık iki asır evvel Eğret'te Gocalilerin durumu bu... 1830'da tutulmaya başlayan o kayıtların 1840'a kadar güncellendikleri tahmin ediliyor. Bu tarihe kadar Gocalilerin Veli oğlu Ali'nin Mustafa'dan başka erkek çocuğu olmadığı anlaşılıyor. Başka oğulları olduysa 1840'tan sonra doğmuşlar demektir. Kızlarını zaten bilmiyorduk... 

    Yani 1840 sonrasına dair sülale için karanlık bir dönem başlıyor. Eldeki mahkeme kayıtlarından da dişe dokunur bir şey çıkmayınca bu dönem tam zifiri karanlık... Böylece 1904 yılına gelindiğinde karşımıza Gocalilere ait üç hane çıkıyor... 60-70 Yıl gibi 3-4 neslin sığabileceği sürede bir hanenin üç olması gayet normal... Fakat sıfır bilgiyle aradaki mesafeyi işlemek imkansız. Sırf tahminlere dayanarak bir şeyler söylemek sadece masal anlatmak olur. En iyisi bu 60 yıllık süreyi hiç ellemeyip hikayeyi 20. asırdan başlatmak... 

    Gerçi hikayeyi 20. yüzyıldan başlatmak da yeterli olmayabilir. Zira hikayelerini anlatacağımız üç kahraman da yüzyıl başını göremediler; vefat etmişlerdi... Buna rağmen şunu söylemek mümkündür: Sülalenin yirminci yüzyıla ulaştıran Gocalilerin Mehmet, Ramazan ve Veli; 1830'daki Gocalilerin Mustafa'nın çocukları yahut yeğenleridir...

    1904 Kütüğündeki üç Kocalioğlu hanesini inceleyerek Şekeralilere uzanacağız...

    1. Gocaalioğlu Mehmet

    Gocalilerin Mehmet, yüzyıl başında ölmüş. Deftere kaydedilen onun çocukları, bu bilgilerden yola çıkarak babaları hakkında da bazı bilgilere ulaşabiliyoruz. Mehmet'in, Kezban ve Hanım adlarında iki eşi varmış. İlk eşi Kezban hanımın ölümünden sonra Hanım ile evlendiği anlaşılıyor. 

    Kezban Hanımın kimliği de doğal olarak anlaşılamıyor, ölmüş gitmiş çünkü. Ondan iki oğlu var; Ali ve Halil... Ali 1877 yılında doğmuş, Halil ise 1880'de... Sonra Bekir kızı Hanım ile evlenmiş... Bu Hanım, Dayılardan olduğu anlaşılıyor; Vahit Ustanın Hasan Dedesinin ablası olmalı... Hanım'dan da 1895 yılında Ahmet adında bir oğlu dünyaya  geldikten sonra 1900'de Gocalilerin Mehmet vefat ediyor... 

    Üç kardeşin büyüğü Ali, Gıdilerden Hacıhasanın torunu Ayşe ile evlendi. Babası ölmüş bulunduğu için kardeşlerin büyüğü olarak evin reisi görünüyor... 1910 Yılında bir oğlu dünyaya geliyor, babasının adı olan Mehmet ismini koyuyor... Sonrasına ait ölüm, evlenme veya başka bir durumla ilgili hiç bir bilgi yok. Ali, Cihan Harbinde kalmış olabilir...

    Kezban Hanımdan olan küçük oğlu Halil de Çolakosmanlar/Dolaksızların Salih kızı Neslihan ile evlenmiş... 1916 Yılında Kezban adını vereceği bir kızları oldu; ama babasının bunu göremediği anlaşılıyor. Çünkü Çanakkale'den dönemedi Halil... Eşi Neslihan,  Tomanların Ahmet'e vardı... O da ölünce Aliciklerin Deliçakır Ahmet'e varıyor; ama 1926'da boşanıyorlar, 1936'da vefat ediyor... Kezban'a ne oldu derseniz... Konuşma zorluğu çekiyordu. Sözleri doğru telaffuz edemediği için çıkardığı tuhaf seslerden yola çıkarak, 'Bobu Kezban' lakabı takılmıştı. Dolaksızların Neslihan'ın kızıydı, Dolaksızların evde  1966 yılında vefat etti... 

    İkinci eşi Hanım'dan olan Ahmet'e gelince... 1895 Yılında doğmuştu... Evlilik kaydı bulunmuyor. Bugüne kalmış bir iz de olmayınca, akla Cihan harbi geliyor...

    Hasılı kelam, Gocalilerin Mehmet'in üç oğlundan geriye hiç bir şey kalmamış... Yalnız, son karısı Dayıların Hanım, 1932 yılında seksen yaşındayken vefat etmiş...

    2. Gocaalioğlu Ramazan

    Vefat etmiş bulunduğu için Ramazan hakkında da bilgimiz yok. Eşi hane reisi olarak kaydedilmiş. Ayanoğlu Mustafa kızı Kezban Hanım, 1860 yılında doğmuş... Ablası Ayşe de Turaçoğlu Mustafa eşi olduğu için Ramazan onunla bacanakmış. Turaçoğlu Mustafa, Gödecinmısdığın dedesidir... Ayrıca Kezban Hanım, Ayanoğlu Derviş Ahmetin de kardeşidir...

    1899 Yılında doğmuş Ümmühan adında bir kızları var. Onun doğum tarihi, babası Ramazan'ın yakınlarda vefat ettiğine işaret eder. Ümmühan'ın evlilik kaydı bulunmuyor, dolayısıyla akıbeti hakkında bilgimiz yok. Gocalioğlu Ramazan konusu böylece noktalanmış oldu...

    3. Gocalioğlu Veli

    Veli de kayıtlar tutulduğu sırada vefat etmişti, Onun takibini de çocukları üzerinden yapacağız. Bununla beraber eşi hayatta olduğu için ve çocuklarının günümüzde karşılığı bulunması sebebiyle ailesi hakkında daha somut bilgilerimiz var...


    Eşi, Hasan kızı Hatice'dir... 1849 Yılında doğan Hatice Hanımdan başka eşi olup olmadığını bilmiyoruz; yalnız kimlik bilgilerine bakılırsa, Hatice Hanım, Topaloğlu Hasan'ın ablası, yani Noritokanın halası olabilir... Uzun yıllar yaşadı, kocasından sonra oğlunu da gömdü....

    Veli'nin iki oğlu oldu. 1878 Yılında Mustafa, 1880'de Ali doğdu.  Şimdi sırf bu isimlere bakarak bile Gocaliler tarihindeki o karanlık dönemi aydınlatabiliriz. 
    Goca Ali: Doğum tarihi bilinmiyor;
    Goca Ali oğlu Veli: 1770 yılında doğdu;
    Veli oğlu Ali: 1800 yılında doğdu;
    Ali oğlu Mustafa: 1829 yılında doğdu;
    Mustafa oğlu Veli: Doğum tarihi bilinmiyor;
    Ve... O Veli'nin oğulları Mustafa ile Ali...
    Ortalama bir hesapla her kuşak arasında 25-30 yıl var... Kız çocukları kaydedilmediği de düşünülürse, bu gayet makul bir süre... Neyse, Veli'nin iki oğluna dönelim...

    Büyük oğlu Mustafa'nın evlilik kaydı yok. Büyük olduğu için evin reisi olarak görünüyor. Fakat bu kağıt üstünde, asıl reis Anaları Hatice Hanım; onları bir arada tutan O çünkü... Mustafa hakkında herhangi bir bilgi günümüze ulaşmamasının sebebi, Cihan Harbi olabilir...

    Küçük oğlu Ali, 1880 yılında doğmuştu. Eyüplerin Eyüp kızı Satı ile evlendi. 'Gara Satı' diye lakaplanan Satı Hanım, Ahmetçavuşun kardeşidir... Bir kardeşleri Şerife de Hassönlerin Hacı Hasan'ın ilk eşiydi. Yani Hacı Hasan ile Gocalilerin Ali bacanaktılar...

    Garasatı ile Ali'nin iki oğluyla bir kızı oldu. Büyük oğlana ad olarak, tabi ki dedesinin ismi olan Veli konuldu. Böylece baştan beri süregelen Ali-Veli döngüsü devam ettirildi. Diğer oğlan ise üç  kardeşin en küçüğü Mehmet'tir. Rivayete göre Yunan işgali sırasında küçüktü, korkusundan vefat ettiği söyleniyor... Kızın ismi Emine'ydi, 1907 yılında doğdu. Hamzaların Mehmet Ali'ye nişanlıydı. 1926'da Düğüne kalkışıldı, çeyiz asıldı... Tam o vakit Emine vefat etti...

    Şeker Ali

    Emine'nin abisi Veli ise 1902 yılında doğdu. Babaları Gocalilerin Ali vefat edince üç kardeş yetim kaldılar. Allahtan Hatice Nineleriyle Mustafa Emmileri vardı, yetimlere onlar sahip çıktılar... Bu arada resmiyette Veli olan adını, babasının ölümü üzerine Ali'ye çevirdiler. Bu dönemde her nedense o ismin önüne tatlı bir ilave yapıldı ve adı 'Şeker Ali' olarak kaldı. Gocaliler lakabı, bu son temsilcisiyle Şekeralilere dönüşmüş oldu. 

    Şekerali geç evlendi, Hassönlerin Hacı İbrahim kızı Şerife ile evlendiğinde otuzuna yaklaşmıştı... Şerife Hanım Hassönlerin Gocaömer ve Hüseyin Koç'un kardeşleri olur... Ayrıca Şerife'nin kız kardeşleri sebebiyle de Şekerali; Çerçimehmet, Hacellerin Mustafa, Halilefe ve Guycuların Ahmethoca ile bacanak oldular...

    Şerife Hanımın kim olduğu anlaşıldı. Şunu da ekleyelim, Şerife Hanım daha önce Hasssönlerin Hasan oğlu Halil'in, yani emmioğlusunun eşiydi. Onun ölümü üzerine dul kaldı ve Şekerali ile evlendi. Merhum Halil ile Şekeralinin teyze çocukları olduğu da unutulmasın... Bir husus daha; Şerife Hanımın bir kızı, bir oğlu ve bir kurulu düzeni vardı, o düzeni bozmak istemedi. Sizin anlayacağınız, Şekerali Şerife Hanıma içgüveyisi oldu...

    Kendisine Şeker Ali diye hitap edilmesinden dolayı asırlık Gocaliler sülalesi Şekeralilere dönüşmüştü ya; yetmedi Şerife Hanımla evlenince, Hassönlerin Halil'in çocukları da Şekeraliler oluverdi... Şekeralilerin Ratibe, Keçilerin Gulaksız eşi oldu; Hasan ise önce Akbaşların Ratibe ve sonra Buldukların Azime ile evlendirildi...

    Tabi Şekerali ile Şerife Hanımın da çocukları oldu. Bir oğlan, iki kız; isimleri Veli, Azime ve Emine... Emine, Şekeralinin gelinlik çağında vefat eden kardeşinin adı; Veli ise malum, dipdede Gocalioğlu Veli'ye kadar uzanır... Azime de Şerife Hanımın seçimi olmalı... Nitekim o Azime Hassönlerin Bandocunun eşi olacaktır, yani hala dayı çocuklarının evliliği söz konusu... Emine ise önce Hacemirlahın Halil İbrahim eşi olacak, Onun ölümü üzerine Deligızların İsmail'e varacaktır...

    Oğlunu aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağız... Gocalioğlu Şekerali 1978 yılında vefat etti. Eşi Şerife Hanım ise kendisinden altı yıl sonra, 1984'te vefat edecek...

    Şekeralilerin Veli'ye gelelim, 1933 yılında doğdu... Hacemirlahın kızı Fadime ile evlendi. Halil İbrahim ile değişik usulü evlendikleri anlaşılıyor. İki oğluyla bir kızı oldu. Yaş sırasına göre isimleri Halil, Satı ve Şerife'dir... Ninesi Garasatının adını koyduğu anlaşılan tek kızı Satı, Hacemirlahın Veysel'in İbrahim Onay eşidir; hala-dayı çocuğu oluyorlar...

    Veli'nin büyük oğlu Halil 1953 yılında doğdu. Gobakların Köremin kızı Saynur ile evlendi. Mehmet Ali, Selime, Halil İbrahim ve Oktay olmak üzere bir kızı ile üç oğlu dünyaya geldi. Koyunculuk yaptıkları için yılın büyük kısmını dağdaki ağılda geçiriyordu. Orada 1985'te yıldırım çarpması neticesinde vefat etti. Tek kızı 1975 doğumlu Selime, Gocagulakların Halil oğlu Ahmet Kalkan eşidir... Büyük oğlu Mehmet Ali 1973 yılında doğduğunda Şekerali Dede hayattaymış. Torununun bu ilk oğluna kendi adıyla erken yaşta ölen kardeşinin adını birleştirerek Mehmet Ali ismini bizzat vermiş. Mehmet Ali,  Garaçaylının Mahmut kızı Nuray ile evlendi. Şerafettinin Metin Azbay ve Habirinin Adem Boy ile bacanaklar. Beş çocuğunun isimleri Halil, Oğuzhan, Veli, Reyhan ve Ebrar'dır... Ortanca oğlu Halil İbrahim, 1978 yılında doğdu. Kalpsiz kızı Ayşe ile evlendi; Sultan, Halil ve Görkem adlarında üç çocuğu var... Küçük oğlu Oktay ise 1981 yılında doğdu. Yarımçakmağın Osman kızı Melahat ile evlenen Oktay'ın Saynur Sıla ve Halil Serkan adlarında bir kızıyla bir oğlu var... 

    Veli'nin küçük oğlu Salim 1960 yılında doğdu. Köreminin kızı Şerife ile evlenerek Halil Abisi ve Kantinlerin Necati ile bacanak oldu. 1980'de Ayşe, 1982'de Ali ve 1984 yılında Canan olmak üzere üç çocuğu dünyaya geldi. Kızları Ayşe, Çolakların Halil oğlu Mehmet Kurt eşi; Canan ise Garaburunun Şevket oğlu Nevzat Mola eşidir... Ali ise Guycuların Adem kızı Esra ile evlendi. Büşra, Belinay ve Beren adlarında üç kızı var...

    Şekeralinin Veli eşi, Hacemirlah kızı Fadime Hanım 2002 yılında vefat etti. Veli kendisi ise karısından on yıl sonra, 2012 yılında öldü...

    ***

    Şekeralinin Veli çocukları ve torunları Anıtkaya'ya yerleşikler. Onlarda Gocalilerin temeli kabul edilen, isimlendirmelerde Ali-Veli döngüsüne seyrek de olsa riayet edildiği gözlenebilir. 1770 Doğumlu Kocali oğlu Veli'nin yadigarı olarak Şekeralilerde Ali ve Veli isimleri yaşatılıyor...

    Tarlaların yan yana olmasından yola çıkarak Şekeralilerin Sağırlardan olduğu fikrini savunan bir görüş var. Bunu doğrulamak çok zor, çünkü Hacımustafalar ve Gocaliler diye iki ayrı sülale olarak kaydedildikleri açık... En azından iki asır öncesine kadar böyle... Tam olarak ne zaman yaşadıkları kestirilemeyen Hacı Mustafa ve Koca Ali'nin kardeşliği filan düşünülse bile, bu en az 1750'lere dönmeyi gerektirir. Ne yazık ki o dönemi değerlendirmek için elde yeterli veri yok... Bununla beraber, Gocalilerin Sağırlardan kız alması söz konusu olabilir. İncelediğimiz dönemde böyle bir tespit yapılamadı. Kim bilir, belki 1821 doğumlu Gocalioğlu Mustafa'nın hanımı Sağırlardandır... Buna göre çoğu tarlanın komşu olmasının sırrı açıklanmış olur... 

    Bir de Şekeralinin anası Garasatı mevzusu var. Gocalilerin Veli oğlu Ali öldüğü yerde Onu unuttuk; Garasatı ile noktalamazsak hikaye eksik kalır... Kocası öldükten bir müddet sonra Garasatı, Arapselimlerin Ali'ye vardı. Kısaca Arabınali diye bilinen bu ikinci eşinden de Mehmet ve Ramazan adını verdikleri iki oğlu oldu... Mehmet'e 'Garasatının Mehmet' Ramazan'a da 'Arapırmızan' denilecek... 1924 Yılında doğan küçük oğlu Mehmet, 1948'de evlenmeden vefat etmiş... 1916 Doğumlu Ramazan ise Topçunun, kendisinden neredeyse otuz yaş daha küçük kızı Rabia ile evlenerek çoluk çocuğa karıştı; 1985'te öldü... Anası Garasatıya gelince, 1959'da yetmiş yaşında vefat etti...

    1934 Soyadı uygulamasında Şekeraliler TETİK soy ismini aldılar. Arapırmızan da Arapselimlerin soy ismi Zenger yerine, Şekerali Abisinin soy ismini tercih etti. Şu an Anıtkaya'da bu soyismini bu iki aile kullanıyor...